Ömer döndü, Defne affetti, Pamir aradan çekildi, Nöro kendi
dünyasında alemlerde... E sorarım sana pek sevgili okur, hanimiş bizim çatışma?
Çatışacak bir şey kalamayınca ne oluyor peki? Nihan gibi Defne'nin her anında
yanında olmuş, her kazığına rağmen destek çıkmış biri böylesine saçma bir hamle
yapıyor işte.. Aynı bölüm içinde bile tutarsızlığına şahit olduk. "Seni
ispiyonlamak vardı ama neyse..." deyip yine de Defo'suna kıyamayan Nihan
bir bakıyoruz ki ailenin fettan gelini olarak elleri ile ateşi harlıyor.
Seyircinin buna inanmasını beklemek akla gelen on birinci şey ise, lütfen
aklınıza ilk geleni yazın.
Öte yandan, Topal Ailesi'nin vereceği tepkinin bize bir yol
açacağını biliyor ve bekliyorduk. Ancak bu çatışmayı izlemeye tahammül etmemiz
lazım. Ve hatta aklımıza "Aslında onlarda haklı." dedirten bir kanca
lazım. Neredeee? Her şey o kadar kaygan bir zemin üzerindeki izlerken Defne o
evden çıksın diye bekledim. Defne'nin ailesinden kimsenin ona kızmaya, hesap sormaya ya
da seçim yapması konusunda ısrar etmeye hakkı yok. Defne'nin tüm bunları
yaşamasına neden olan, hayattaki tek
vasfı İso'nun babası olmak olan Serdar mı Defne'ye kızacak? Kiralık aşk oyununu
bilip bilmediğine emin bile olmadığımız Türkan Teyze mi hesap soracak? Nihan'a
konusuna gelmiyorum çünkü o tamamen hikayenin yanlış planlanması ile nefretlik
bir hal almış durumda. Ancak yine de kendi intikamını farklı bir yoldan almalıydı. Aileden birinin bile ne
sorunu olduğunu dahi sormadığı Defne şimdi kıymete bindi herhalde. Sürekli
tekrarlanan "Biz seni nerelerden kurtardık, ne hallerdeydin?" cümlesi
ise tamamen başa kalkma iç güdüsü ile söyleniyor ya da daha fena izleyiciye
öyle geçiyor. Normal şartlar altında Defne'ye kızıp "Aile her şeyden
önemlidir." demem lazımdı ancak Topallar bana ne gerçek bir aile
olduklarını hissettiriyorlar ne de Defne'nin evi olduklarını..
Ömer İplikçi, çare belli. Her sabah zifiri espressoyu
bırakıp, passiflora shot yapıyorsun. Şaka bir yana, Ömer'in bu acıları da
hikayenin devam etmesi için kurulan bir çatışma. Nedeni de sonucu da belli
olmaması bir yana bırakalım -zor olacak emin olun- İlk gördüğümüz andan
itibaren "Acaba, böyle mi?" dediğim bir ihtimal vardı sağ olsun Pamir
dış sesim oldu, dile getirdi. Leprikon mitini gördüğümüz o tatlış bölümden
itibaren Ömer'in araba kazası yaptığını, birine çarptığını, kurtarmak için çok
çabaladığını -belki de kendinden fedakarlık yapacak kadar- ancak sonunda
başaramadığını bu nedenle de derin bir vicdan azabı yaşadığını düşünüyorum.
Muhtemelen bir çoğunuz gibi, çünkü akla gelen ilk ihtimal bu. Tahminlerimi ya
da geleceğe dair ihtimalleri yazmaktan hoşlanmıyorum ancak fragman sayesinde
sır perdesini biraz araladık. Gelecek haftaya dair tek bir temennim var, lütfen
olayın açıklaması bu kadar tahmin edilebilir olmuş olmasın. Lütfen bambaşka bir
şey çıksın.

Senin uykusuz ve vicdan azabı dolu her dakikan için dünyanın bir yerinde leprikonlar ölüyor :(
Sırlardan, sorunlardan bıkan Ömer'in tüm bunları tek başına
üstlenmesi doğru mu tartışmalarına girmeyeceğim. Çünkü ne dersek diyelim,
vicdan kendi sözünü dinletiyor. İnsan bazen hiç alakası olmadığı halde kendine
ızdırap çektirmek istiyor, sanki çektiği ızdırap onu daha iyi hissettiriyor
gibi.. Bu durumlarda vicdanın azabı da paylaşılamayacak kadar büyük
oluyor. Mustafa Ulusoy bir kitabında,
"İnsan dağları devirebilir, demiri eritebilir, aya ayak basabilir fakat
bir şey zihnine takıldı mı onu oradan söküp atamayabilir." der. Ömer'in
aklına takılan da her neyse belli ki söküp atması çok zor olmuş. Neyse ki
ilacı olan bir Defnesi var... Son olarak, Ömer İplikçi.. Senin uykusuz ve vicdan
azabı dolu her dakikan için dünyanın bir yerinde leprikonlar ölüyor. Sen yine
doğru yolunu bulursun, tüm kalbimle biliyorum. Seviliyorsun.
Evin, yuvan neresidir diye bana soracak olsan Defne sana
derdim ki; Ev, kalbinin olduğu yerdir. Ve
hatta tıpkı duvardaki saatin tik takları gibi kalbinin huzurla attığı yerdir. Yanında
olmadığı her anı merak ve "olmamışlık" hissi ile geçirdiğin kişinin
yanı da evindir. Evini buldun mu yoksa terk mi ettin bilmiyorum. Senin gibi
bildiğim ve emin olduğum tek bir şey var. Hiç aşina olmadığın bu macerada doğru
kişinin yanındasın. Zaman da önemini yitirip yerine şahane anlara bıraktığı
zaman bunu anlayacaksın. İşte sen de o zaman ben ve Ömer'e katılıp, hem zamana
hem de haklıyı koruyup haksızı susturma heveslisi herkese şahane bir masal
anlatabilirsin.
Yazı devam ediyor...