Sevgili Seviyor Sevmiyor izleyicileri hepimiz 20. bölümde
ters köşe olduk mu? Sağ gösterdiler biz de sol köşeye yattık mı? Romantik komediden,
dram- gerilime sürüklendik mi? Heyecan bir yandan aksiyon diğer yandan
kahkahalar karşıdan üzerimize geldi mi? Bence hepsine cevabımız kocaman bir
EVET.
Geçtiğimiz haftayı Yiğit Balcı ile kapattık. Daha doğrusu
Yiğit’in CD yoluyla gerçekleri izlemesiyle kapattık. Yiğit’in efsane Go
Flamingo amblemini kırmasıyla bitirdik. Hafta boyunca da kafamızda sorular
dönüp durdu. Teoriler beyni kemirdi. İlk fragman peşine geciken ikinci fragman.
Binlerce soru işaretleriyle pazar akşamını zor ettim. Yiğit gerçekleri öğrendi,
intikam alacak. Buraya kadar sorun yoktu. Peki ama nasıl intikam alacaktı?
Deniz’e gerçekleri bildiğini söyleyerek mi yoksa çaktırmadan mı? İrem olayın
neresinde yer alacaktı? İrem? Şeytan, kötü, pis kadın da diyebilirsiniz. Zira
gözümde toplu iğne ucu kadar değeri yok. Olayları kendi gözünden, kendi bakış
açısıyla video kaydına alıp Yiğit’e sunması ucuz hareketti. Gerçi tam da İrem
Gündoğan tarzı hareketti. Çünkü İrem işte böyle bir kadın. Yiğit gerçekleri öğrenip
onunla güzelce konuşunca nasıl da uysal oldu. Sanırsın ki masum, melek gibi
kadın. Yiğit’e sahte oyunlarını, intiharını anlatmadan gerçek sevgisinden
bahsetti. O anda nasıl deli olduğumu tahmin ediyorsunuzdur. Yiğit’i sevmişmiş
de miş… Sevme, yalan söyleme, olayı uzatma. Yiğit seni yakışıklı buldum, elde
etmek için yalanı sürdürdüm. Deniz’in hiç suçu yok. O sadece bir akşamlık
iyilik istedi benden. Ben berbat bir İrem’im, o kadar kötü biriyim ki kardeşim
dediğim kıza ihanet ettim. Üstüne üstlük intihar etme teşebbüsünde bulunarak
Deniz’i zora soktum ve işi buralara getirdim. Bunları da deseydi o zaman
gözümde değerlendirme kısmı daha güzel olabilirdi. Ama no no no… O yüzden Deniz’e
yardım etmeye çalıştığı, eski günleri hissettirmeye çalıştığı yerlerin bir
tanesinde bile memnun olmadım. Sadece Deniz’e odaklıydım, yalnızca Deniz’i
gördü gözlerim. Kulaklarım Deniz Aslan’ı duydu. Benimle değilsin İrem, kendini
düzeltmediğin sürece Deniz ile de olma…

Mutsuz olma Lö Tuna :)
İyi ki Zeynep oynuyor, iyi ki Yusuf Pirhasan çekiyor
Deniz kız zor durumdaydı. Tuna’ya yaptığı hareketi
yakıştıramaması vardı. Sorduğu sorulara tatmin edici cevaplar alamaması da
cabası. Ben, sen gerçeği biliyorduk da Deniz bilmiyordu. Geceyi zor sabahladı Deniz.
Tuna’yı simitçide yakaladı. İhtimaller vardı ve Tuna’nın ağzından çıkacak
cevaplar. Olmadı, istediği cevabı alamadı Deniz. Yıkıldı, yılmadı. Kötü oldu,
sustu. Gözleri anlattı tüm hislerini. Simitçi sahnesinde çok ama çok gerçekçi
Deniz ve Tuna ikilisi vardı. Sevgilisine hesap soran kadın ve ondan laf
oyunlarıyla kaçmaya çalışan adam.
Go Flamingo’ya gitmek bu sefer hepsi için zor olacaktı. Önce
Deniz geldi. Ortada olmayan bilgisayarını aradı. Cevap veren olmadı; ama
sordu.^^ Elbette kırılan Flamingo tamir ediliyordu ve yerler görevli tarafından
çoktan silinmişti. Eski neşesi yüzünde olmayan Tuna da ofise geldi. Ve Balcı
gelmişti. Eskiler gözünün önünden geçerken aklından neler geçiyordu neler. En
merak ettiğimiz yerler buydu aslında. Ne olacaktı? Yiğit intikamını nasıl
alacaktı? Kimin canı yanacaktı? Kimin canı daha çok yanacaktı? Can yakmadan
intikam alınır mıydı? O kısma birazdan uzunca değineceğim de bir Ayça’ya bakıp
çıkacağım.
Yeşil güzel. Yine de Tuna ile değilsın Ayçaaa!
Ayça Tuna’yı seviyor da, bir sözü beni biraz soğuttu. Ofiste
Deniz’e imalı sözü kötüydü. Kaşındı, Deniz de kaşıdı. Hem de güzel kaşıdı.
Çünkü sevgilisini bir gece önce o kadınla basmıştı. Öncesinde anahtar mevzusu
vardı. Ayça’nın saçı başı yolunmalıydı. Su şişesi falan azdı da neyse. Ofiste
bu kadar kavga yeter. Yalnız o sırada “Deniz fighting!” diye bağırdığım
doğrudur.^^ Ayça’nın buradaki rolü soğutmadı beni. Tuna’nın kafasının dağılması
için götürdüğü sıkıcı yerde soğudum. Tuna’ya aşkını itiraf ederken dövmesini
sarhoşken yaptığını söyledi. Belki gerçekleri söyledi. Gerçekleri söylerken
seçtiği yolu beğenmedim. Dövmesini yaptırmasına pişman olmaması güzel de sarhoş
olduğunu söylememeliydin Ayça. Ayrıca söyledi ve kaçtı. Bir sarılma bekledim.
Ne de olsa sarılmak mutluluktur. Demek ki Tuna’ya eşlik edecek kişi sen
değilmişsin. Çünkü enerjini veremedin sanki. Keşke kendi eğlence ortamına
götüreceğine evine gitseydin, kitabını beraber okusaydınız daha iyiydi. Tuna’yı
yalnız bırakabilirsiniz. Mutsuz olacaksa sevgilisi olmasına gerek yok bence. Zaten
mümkünse bölüm başlamadan “Tuna hayalidir, gerçekte yok böyle erkek!” diye
yazarsanız çok sevinirim.^^
Yazı devam ediyor...