Bize İkinci Şans'lar yakışır...
Valla artık benim de canıma tak etmişti canım okur. Neriman'dan, Pamir'den, pis oynayanlardan gına gelmişti. Hep mi onlar kazanacak diye düşünür olmuştum. Sonra şans bizden yana güldü. İkinci şans...

''Bazen karanlıkta, sislerin içinde, soğukta yapayalnız kalmak gerekir. Orada ışıklar açacak, ateşi yakacak, hatta Güneş'i çıkaracak kişiyi en net biçimde görebilmek için...'' demişti Virgo ^^

Bölümün geneli orta idi bence. 10 üzerinden puanlama yapacak merci olsam 7 verirdim. O üç puanı nerelerden kırdığımı anlatacağım. Geçen hafta kaldığımız yerden devam ettik. Ömer Beyler can sıkkınlığı ile eve kaçarken arabayı yakalayamayan Defneler'e üzüldük ettik. Sonra daha büyük can sıkıcı Pamir Beyler'le terbiye olduk falan. Derken benim için bölümün olay sahnesine geldi sıra. Beğenmeyeni de olmuştur ama ben Ömer'in rüya sahnesine öldüm. Çünkü Ömer'in iç dünyasını çok güzel yansıtmıştı. Bilinç altı denen şey rüyalara müdahale ediyormuş ilk önce. Burada da öyle oldu. ''Ömer masaya çizdiğini nasıl hatırlamaz?'' Çünkü kimselere fark ettirmemeye çalışsa da amcasıyla küs oluşu canını yakıyor. Yengesiyle görüşmüyor oluşu canını yakıyor. Koray bile zihnini meşgul ediyor. Eh Pamir başka bir yandan çekiştiriyor malum. Yalnız sol tarafından, ona da dikkatinizi çekmek isterim. Belki de sadece görüşmüyor oluşu değil, hala onların yaptıklarını bir yere oturtamayışı kafasını meşgul eden. Ve de en büyük meşguliyeti; Defne'si... Ama bu öyle bir meşguliyet ki kapkara rüyada bile Defne görününce ışık da geliyor. Ömer'in ekşimiş suratı gülüyor. Ömer de ışıldıyor. Ömer de ışığa, Defne'sine yürüyor. Ve hatırlıyor. Defne'sinden hemen sonra, tüm sisin ardında görmesi gerektiği, unuttuğu gerçeği hatırlıyor. Ayakkabıyı masaya çizdiğini... Ömer'in zihninin doluluğunu, karmaşasını biraz daha elle tutulur hale getirdiği için ben bu sahneye bayıldım.

Hızlıca Sinan'ı aramalar, buluşmalar, aklanmalar... Güzel, çok uzamadı sevdim.

Defne cephesinde ise Pamir var. Neyin gümrüğü be adam! Bir blöfle bitirdin işi, kızı ne diye yordun? Hepsini geçtim o kitap işinden sıyrılışın... Pis oynayanları gördük de bu kadarı da pes! Ömer'in en pis oynaması, ki o da ek bina için haklı bir oyun bence, senin en temiz halin bile olamaz. Neye güveniyorsun bu kadar hala çözemedim. Öz güven diyeceğim ama onun da fazlası ego yapar. Gözünün önünde apaçık ortada birbirlerini hala nasıl da deli gibi sevdikleri. Parazit olabileceğine hala ihtimal vermiyorum. Ama yardımcı olmayacağın da belli oldu. Yakın zamanda Londra'ya bilet alırız sana da inşallah. Biz kimleri nerelere göndermedik be! Çok güvenme kendine, klimanı bozuveririm valla! Defne safı da azıcık gözünü açsın nolur ya! Ya da onun deyimiyle elektrikleri açsın, benim şalterleri attırmasın...

Seda- Sinan çiftinin tatlı olduğunu ve enerjilerini de sevdiğimi söylemiştim. Hala aynı düşüncedeyim ama Sinan'ı biraz soğuk gördüm. Son sahnede arayıp da telafi etmesi hariç önceki sahnelerdeki tutukluğu düşündürdü. Kalbinden önce aklıyla düşünen Sinan istemiyorum ben. Biz seni o deli dolu hallerinle sevdik Sinan. Yasemin sinsirellası yüzünden kendinden ödün verme. Herkes o değil sonuçta. Yabma tatlı çocuk! ^^

Defne ve Ömer'e dönüyorum tekrar. Zaten döne döne oraya geliyoruz hep. Sonunda karşılaşan çiftimiz hararetli bir konuşmaya başlar. Yine eskisi gibi olacak derken Defne'den duymayı asla beklemeyeceğim sözler duydum. Ömer şok oldu, ben ayrı şok! ''Senin hayatında bir şey olduğunda önce ben öğreneceğim. Feryal değil, başkası değil. İyi ya da kötü ne olursa olsun önce gelip bana söyleyeceksin.'' Bazen bazı cümleler ''Seni seviyorum.'' demekten katbekat daha güzel... Bir sahne hem bu kadar mutlu edip hem bu kadar nasıl üzebilir? Bu sözler çok güzel, Ömer'in gözlerindeki acı ve çaresizlik ise çok can yakıcı. ''Neden? Sevgili miyiz?'' acıtıyor mesela. O kalem... Daha fazla yazamayacağım, geç burayı geç...

Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER