Evde bir harp çıkmış ama olsun, Ömer'in meditasyonu bu, biz alışığız. Ömer, Defne'nin karşısına çıkmak için, hep sakinleşmeyi bekledi bugüne kadar. Bunun da sebebi, Defne'nin kalbini kırmak, onu incitmek istememesi... Düşünmeye, özlemeye, mantıklı cümleler biriktirmeye ihtiyacı vardı kendince, uzaklaşmayı seçti. Defne'yi yalnız bırakması doğru muydu peki? Biraz doğruydu, biraz da yanlıştı aslında.

Defne, perişan oldu. Perperişan oldu hatta. En mutlu gününde, gene kendi kalesine gol atmak suretiyle, olmayacak bir işe kalkıştığı için, hatalıydı. Ama masumdu. Ama yine de hatalı olduğu gerçeğini değiştirmiyor bu. Haklıydı -kendince- ama Ömer'in gözünde haksızdı. Eve gidemiyor, ağlayamıyor, bağırıp çağıramıyor, ne yapacağını bilemiyordu. Kaybetmekten çok korkuyordu Ömer'i, belki de kaybettiğini düşünüyordu bile. 



Şükrü Abi, hep net bir insandı benim gözümde, Gallo'nun mektubunu açıp okuduğu an'a kadar. Olaylara karışmadığını söylese de, şimdi bundan büyük olaylara karışmak mı olur zaten? Defne'ye bir iyilik borcu yok biliyorum ama keşke Ömer'in yerini söyleseydi, bunu çok istedim. Herkes üzerine gelse de, gece gece evinde rahatsız edilse de, direndi ve söylemedi Ömer'in yerini. Ömer biraz daha dönmeseydi, araba eskiyecekti, Şükrü Abi'm neden her an itinayla araba sildi çok merak ediyorum. Koray-Şükrü sahnesinde, Şükrü Abi'me o kadar acıdım ki, Ömer her neredeyse, bulup ben getirecektim. Ben, Şükrü Abi'ye; Neriman ve Koray gibi acımasız laflar söyleyemem, zaten haddim de değil ama yine de Ömer'in yerini söyleseydi keşke. Çünkü Ömer'in farkında olmadığı bir şeyin farkındayım ben, zaman bazen kötüye de işleyebilir. Olayları soğutursan, üzerine kalbini susturup, mantığını devreye sokarsan, yanlış kararlar alabilirsin. Mazi kalbimde bir yaradır, Ömer ne zaman düşünmek için kaçsa, olan benim ponçik kalbime oldu. 



Defne, Ömer'i hiçbir zaman üzmek istemedi, kırmak istemedi. Bazen istemeyeceğimiz şeyler yapmak zorunda kalırız. Defne de, istemediği her şeyi Neriman yüzünden yaptı. Oyun yüzünden yaptı. Sinan ve Necmi, bu oyunun içinde olduğu halde, hiç değillermişcesine umursamaz oldukları için yaptı. Eğer, başka şartlar altında tanışsalardı, Defne; Ömer'i asla kırmaz, incitmezdi. Aynı, Ömer'in Defne'yi asla incitmediği gibi. Biraz düşününce, bana hak vereceksiniz sizler de; Defne'nin Ömer'i kırmaları sonucu, Ömer Defne'yi kırmak zorunda kaldı hep. Defne basıp gitti, Ömer, hayatına gölge gibi düşen İz'den uzak kalmadığı için kırıldı Defne. Ömer'in gözünde, Defne kendisini sevmiyordu bile belki, beraber olsalardı böyle davranır mıydı mesela? Defne, sakladığı sırlar yüzünden tutarsız davranışlar sergilemeseydi, Ömer, "Haklısın güvenmiyorum" noktasına kadar gelir miydi hiç? İşte bu sebeple, Defne bütün golleri kendi kalesine, kendi atarak yenilmeye başladı bu sevdada, aynı şimdi olduğu gibi. 



Neriman'a gidip hesap sormak, Defne'nin uzun zamandır yapmasını arzuladığım bir şeydi. Ama bunun için biraz geç kaldı Defne, işler bu raddeye gelmeden bunu yapabilmesini isterdim. Bazen, en umutsuz anlarımızda, çalışabilir aklımız ya da tüm isyanlarımızı o ana saklayabiliriz. Ömer'in yokluğunun tüm acısını, Neriman'dan çıkartmaya çalışıyor Defne de işte. Fakat, karşısında bambaşka bir Neriman İplikçi var. Göze, "anaç" olarak hitap etse de bu kadın, ben kendisini "pişkin" ilan ediyorum. Kendi kurduğu oyundan, "Hayat böyle.." diye bahsetmek, çok da mantıklı değil çünkü. Aksine, üste çıkmaya çalışmak gibi. Defne, daha çok toy evet ama doğru olan da Neriman değil. 

Neriman'ı çok sevdiğim, her fırsatta dile getirdiğim bir detaydır. Fakat, Defne ve Ömer aşkında, duvarlara çarpa çarpa nasır, ağlaya ağlaya da yosun tuttuğum için, hiç kimseye töleranslı davranamayacağım sanırım artık. Neriman'ın da dediği gibi, keşke kendi kendilerine bulsalardı Defne ve Ömer birbirlerini. Ama illa Neriman bir araya gelmelerini sağladı diye, bu durum, Defne'yi "tapulu malı" gibi kullanabileceği anlamına gelmiyor. Oysa o kullandı... Ömer'in bugün Defne'nin davranışlarında anlayamadığı her şey, Neriman'ın suçudur, konu da burada kilitlenir. Onu da Hulusi Bey zorlamış olabilir ama "Paran pulun senin olsun." demediği için suçludur. Necmi de tüm bu olana bitene göz yumduğu, tarafsız kaldığı için suçludur. Necmi söz konusu olduğunda, tarafsızlık; bazen değil her zaman omurgasızlıktır. 


Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER