Öfff, bunların hepsi çoluk çocuk, hepsi salak. Gözlerinin önünde sinsi sinsi sırıtıyorum, onu bile anlamıyorlar. Bunlar ortalıktayken ben padişah bile olurum valla ^^
Sosyal medyada yaşı ve deneyimsizliği gereği Osman’ın böyle fevri davranışlar sergilemesinin normal olduğu, dizinin karakteri olması gerektiği gibi resmettiğini söyleyen yorumlar da oldu ancak ben buna katılmıyorum. 14 yaşında tahta çıkmış, bölümdeki olaylar cereyan ederken 17 yaşında, gerçekten ergenlikten yeni çıkmış bir karakter olsa bile üç yıllık taht deneyimi sonrası hâlâ bu kadar çocukça hareket edebilen, aklı hâlâ tahta çıktığı zamanki olaylarda takılı kalmış bir padişah portresi şahsım adına hiçbir inandırıcılık taşımıyordu. Yaşı hâlâ çok genç olsa bile Osman’ın dün akşamki bölümde sergilediği hallerini saltanatının üçüncü senesinde değil, ilk senesinde görmüş olsak bir anlam verebilirdim ama bu şekilde maalesef ki veremedim. Haliyle dahil olduğu olayların hiçbirinde de davasında bir haklılık göremedim. Osmanlı İmparatorluğu tarihinin en ibret verici olaylarından birinin talihsiz kahramanı olarak başına gelecekleri üzülerek izleyeceğimi düşünürken “bir an önce öldürsünler de kurtulalım şundan” derken buldum kendimi. Amaçlanan etki de zaten buyduysa başarılı oldular gerçekten. Hiç inandırıcılığı var mı şöyle bir padişahın?


Koynumda yılan beslemişim, yılaaannn...Mahfiruze yellozunun veledi seniiii...Geber!!!

Üstelik bölüm Osman karakteri adına daha bir önceki bölüme kadar kurguladığı karakter özellikleriyle sırf bu atarlı giderli halleri açısından da çelişmedi. Bölümün şüphesiz en başarılı ve etkileyici sahnesi olan, Osman ve Kösem’in haremin giriş kapısı önündeki yüzleşme sahnesi Taner Ölmez ve Beren Saat’in karşılıklı gerçekten çok iyi oynadıkları bir sahneydi. Osman’ın o sahnede Kösem’e söylediği son söz de çok şık ancak tutarlılık açısından pek bir geçerliliği olmayan bir sözdü. Kösem’e “asıl ihanet, bir insana hiçbir zaman yapmam dediği şeyi yaptırtmaktır” derken Osman’ın gözlerinde yaşlar vardı ve kardeşi Şehzade Mehmet’in idamına fetvayı sanki zorunluluktan istemek durumunda kalmış gibi konuşuyordu.


Olm bak git! Geçen akşam odada acık duygusallaştım diye kardeşim mi sandın len sen kendini? Padişah oldum olm ben, ne yılışıyon? Derhal kaftanımın eteğini, parmağımdaki yüzükleri öp, alırım yoksa o güzel kelleni.

Halbuki daha bir bölüm önce Mehmet’e her ne olursa olsun kardeş olduklarını ve babalarına verdiği sözü tutarak ona asla sırtını dönmeyeceğini söylediği halde bu bölümde daha tahta çıkar çıkmaz Mehmet’e had bildirmeye, gözdağı vermeye, ona tepeden bakmaya başlayan, bir bölüm önceki sözünden ve hislerinden anında dönen de yine kendisi değil miydi? O sözlerin üstüne biz izleyemeden geçen üç yılda kendisinin Mehmet’e karşı böyle amansız haller sergilemek durumunda kaldığına inanmak bu nedenle güç. Asla sırtını dönmeyeceğini söylediği, onu ne olursa olsun sevdiğini hissettirdiği kardeşine tahta oturur oturmaz tehditler savurmaya başlayan bir adamın, bu idam fetvasını gerçekten zorunlu kaldığı için aldığına ve gerçekten bunu yapmaktan acı duyduğuna inanılır mı? Ben inanmadım. Tam da Kösem’in içten içe korkarak bu ihtimali düşündüğü için Ekber ve Erşed Kanunu’nu çıkartmasına haklılık verir hallerdi bunlar. Üstelik o ana kadar kendisine yönelik bütün düşmanlığı da Şehzade Mehmet yapmışken tahta çıkar çıkmaz kudretten başı bu kadar dönüp resmen adam öldürmeye bahane arayan biri haline gelmiş olabilir mi gerçekten? Bir anda nereye gitti bir bölüm önce kardeşini bağrına basan Osman?


Bir düz durmadı kafamda arkadaş. Kavuğu mu düzelteyim, imparatorluk mu yöneteyim bilemedim.

Bir sahne önce bütün küskünlükleri unutmuş gibi Kösem Sultan’a şehzadesinin doğum haberini veren, bir sahne sonra ise yine üç yıl önce tahta çıkartılmadığı gün olduğu gibi kadının kendisine tuzaklar kurduğuna inanmaya kaldığı yerden devam ederek esip gürleyen bu dengesiz Osman nereden geldi? Tarihi olarak kendisi ölene kadar Kösem Sultan Eski Saray’da sürgün kalacak olsa da dizi gereği hâlâ mı bitmedi validesine olan öfkesi? Üç aylık oda hapsinin bedeli üç koca yıl olmuş, daha da bu ne kinmiş böyle?


Hay yaşa senarist kardeş. Ben de tam "bu ne biçim padişah, bu ne biçim sultan, koca devleti ne hale getirdiler" diyecektim, seyircinin hislerine tercüman olacaktım. Sen benden önce davrandın. Kalemin dert görmeye ^^

Mevzu bahis olan taht, saltanat ve iktidar olduktan sonra Genç Osman’ın da kendinden önce gelen hiçbir padişah ve padişah olma ihtimali olan hiçbir güçlü şehzade gibi sütten çıkma ak kaşık bir sevgi kelebeği olduğuna tabii ki inanmıyorum ama bunun şimdiye kadar yaratılıp resmedilen Osman karakteriyle bu kadar tutarsız ve temelsiz bir U dönüşüyle resmedilmemesi gerekirdi diye düşünüyorum. Dizi Kösem karakterini mazlum ve Genç Osman’ın katledilmesindeki dahlini haklı gibi gösterebilmek adına Osman karakterini saçma sapan bir hale getirdi bu sayede. Diziye dahil olduğundan beri rolüne çok yakıştığını düşündüğüm Taner Ölmez de karakterindeki bu keskin değişiklikten dolayı olsa gerek Osman’ın bitmek tükenmek bilmez bağırış çağırışlarında ve bir padişah portresi sunmakta bu sebeple şimdiye kadarki en zayıf performansını sundu diye düşünüyorum. Deliydi meliydi ama Boran Kuzum’un Mustafa’sı bile o kaftanlar içindeki duruşu, tahta çıkışındaki mağrurluğuyla daha “olmuş” bir padişahtı. Biz Mustafa'da görmeyi beklerken sözde daha kudretli, daha yetkin bir padişah olması gereken Genç Osman asıl birilerinin kuklası oldu kaldı.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER