Geldi yine saltanatını sevdiğim. Ana-kız ömrümü yediler taht diye. Ben bunların hepsini boğsam ya, ne bekliyorum?
Boran Kuzum demişken bölümün sınırlı sayıdaki çarpıcı sahnesinin en önde gelenlerinden biri yine kendisinin Mustafa olarak ablası Dilruba’yla kısacık görüşme sahnesiydi. Mustafa’nın bakışlarındaki seviye atlayan küskünlük, kırgınlık ve kızgınlığı yine harika bir şekilde gösterdi bize. İnsanın Mustafa’yı sarıp sarmalayası, kalbindeki ve ruhundaki yaraları geçirmek için elinden geleni yapası geliyor kendisini gördükçe. Halime Sultan ve kızı Dilruba’nın Eski Saray’da Safiye Sultan’la taht kumpasları kurmaya devam etmelerinin dikkate alınacak bir yanı kalmamış olsa da Davut Paşa’nın bölümün başında Dilruba’yı kurtarırken ona kardeşi Mustafa’nın tekrar tahta çıktığını görmeden ölmeyeceği sözü vermesi dikkate değerdi. Mustafa’nın ikinci saltanatının gösterilmeyeceği ve Osman’ın ölümüyle birlikte 1.5 yıllık bu dönemin atlanarak direk 4. Murat dönemine geçileceğini düşünüyordum, hâlâ da öyle düşünüyorum, ama Davut Paşa’nın o repliği yine de bir “acaba mı” dedirtti. Sanmıyorum ama Allah’tan umut kesilmez. Göreceğiz.


1. Geleneksel Eski Saray Cadılar Konseyi'ne hoş geldiniz hanımlar. Yavru cadı Kösem'i bekliyoruz, sonra hemen Voltron'ı oluşturacağız ^^

Bu arada Safiye Sultan karakteri artık kurgunun da ötesine geçip tamamen fantastik bir hale geldi. Tarihi kaynaklarda kendisinin ölüm tarihiyle ilgili farklı veriler olsa da hiçbiri 1619 yılının ötesine geçmiyor. Buna rağmen dizide yıl 1621 oldu, Safiye Sultan maaşallah hâlâ cin gibi. Görünüşe bakılırsa Osman’ın katledildiği 1622 senesini de görmeden ölmeyecek. İyi hoş da artık iyiden iyiye işlevsizleşen ve uzatmaları oynayan bir karakter maalesef. Eski Saray’da kızı Hümaşah Sultan’la birlikte kahvesini içerken altın gününde dedikodu yapan teyzeler gibi bir umursamazlıkla şehzade katlettirme, Kösem’i boğdurma, tahta oğlunu çıkarma kumpasları planlayıp duruyor sürekli. 15 senedir şehzadesi İskender’in tahta çıkma hayalleriyle sabır içinde bekliyor. Taş olsa çatlardı bu kadar sonsuz bir bekleyişten. En sonunda “taht benim olacak, iktidar benim olacak” diye sayıklarken aklını kaçırmasını bekliyorum. Yanına bir de taht sevdasına kapıldı kapılalı üç yılını bu konuda hiçbir girişimde bulunmadan payitahtta hapishane kaçkını bir suçlu gibi saklanarak geçirmiş olan oğlu da eklendi. Ana oğul yıllardan beri hiçbir somut adım atmadan tahta çıkma hayalleri kurarak yaşayıp gidiyorlar.


Az kaldı birader...Yakında katliam yapıp kim var kim yok kılıçtan geçiricem. Sen de akıllı ol, ayağını denk al.

Üstelik bu İskender olayının nereye bağlanacağını da artık pek kestiremiyorum. Kayıp şehzade Yahya’nın hikayesini bu dakikadan sonra diziye eklemleyerek nereye varmaya çalıştıklarını anlayamaz oldum. Şu noktada artık bir gereği var mı böyle bir kurgunun, emin değilim. En fazla sezon finalinde topluca yaşanması muhtemel olan ölümlere ve bu sayede yeni dizi başlamadan önce arkada kalan kim var kim yok senaryodan temizlemeye hizmet edecekmiş gibi görünüyor. İskender’in hikayesinin önümüzdeki seneye uzayacağını hiç sanmıyorum. Uzar mı göreceğiz. Uzamayacaksa artık bir sonuca bağlamak daha hayırlı olur diye düşünüyorum. Hikaye gereği on dört yıldır sakız gibi uzayıp duran bu muhabbetin artık ilgi çekici bir tarafı kalmadı bence.

Bu arada geçen bölümde oğlu Şehzade Bayezid cellatların eline düşmüşken ortalarda göremediğimiz validesi Gülbahar Sultan’ı bu bölüm de göremedik. Sarayda yer yerinden oynarken olan bitenden, oğlunun başına gelenlerden haberi bile yok anlaşılan kendisinin. Böyle bir durum pek inandırıcı olmadığına göre sanırım bu hikayeden de vazgeçildiğini ve karakteri canlandıran oyuncunun bizim ruhumuz bile duymadan diziye veda ettiğini düşünmemizde bir beis yok. Hazır bu olayın üstüne yıllar da geçivermişken şimdiye kadar karakterin yokluğunu farketmemiş olanlar, bundan sonra zaten farketmezler.


Güneşsiz gece sahnesi çekimi başarıyla yapıldı. İşlem : tamam!

Çoluk çocuğun, zırdelinin ve amansız seri katillerin eline kalmış olan Osmanlı tahtının çekiştirile çekiştirile bir hal olduğu bu ibretlik yılların hikayesini, 4. Murat kasırga gibi gelip ortalığı dümdüz edene, herkesi böcek gibi ezene kadar üç bölüm daha izlemeye devam edelim bakalım. İpin ucu kaçmış gibi görünen senaryoyu adam akıllı bir şekilde bağlayıp şimdiye kadar yazıp çizdiklerimizi boşa çıkaracak bir şekilde başarıyla sonlandırabilecekler mi yoksa TIMS Productions sağ, biz selamet mi göreceğiz. Genç Osman inşallah bundan sonraki bölümlerde biraz daha tarihten bildiğimiz padişahın namına yakışır bir inandırıcılık ve tutarlılıkla sunulur. Ve yine umarım, kendisinin saltanatı döneminde yaşandığı söylenen o tuhaf doğa olayları, günlerce durmadan yağan karlar ya da çıkan yangınlar gibi görsel olarak çok şık durabilecek detaylar da aralara eklenebilir. Bu sefer olmadı ama belki Şehzade Mustafa’nın öldürülmesinden önce güneşin tutulması gibi Osman’ın öldürülmesinden önce de gizemli alametler misali bir-iki tanesi sıkıştırılabilir araya.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER