Yemedim Defne, biliyorsun değil mi?
Ama Ömer ilk defa Defne’nin arzusu hilafında, onun kararına saygı duymadan olaya el attı. Bunu iyi niyetle yapacağından hiç kuşkum yoktu zaten ve rahatsız da olmadım. Karakterin özüne ters düştüğüne de inanmıyorum. Çünkü bu sahiplenme, hayatına müdahale etme konusunda daha önce, o klasik erkek karakterler gibi kısıtlayıcı, Defne’yi boğucu veya tahakküm altına alıcı bir tutum sergilemediği gibi, bu adımı da bu tavırla atmadı. Defne’nin tepki göstereceğini bilmesinden önce, bizzat kendi yaptığından kendisinin rahatsız olması bile bunu doğruluyor. Kendi bildiğini dikte etmek değil bu, tam tersine “kendine rağmen” yapmak.

Öte yandan insan sevdiğinin acı çektiğini bile bile, elinde de yardım etme imkanı varsa bunu kullanmaz mı? Onu kızdırmak veya kendi doğrularına ters düşmek pahasına sevdiğinin derdine deva olmak istemez mi? Defne Ömer’in her derdine koştu, sorunlarını çözmek için didindi durdu. Çözüm getiremediğinde ise hiç değilse yüzünü güldürmek için çabaladı. Özetle Defne de, yeri geldiğinde, bu doğrultuda elindeki tüm manevi imkanları kullandı. Bu açıdan bakarsak, her ne kadar maddi bir konu da olsa, Ömer’in de yaptığı benzer bir şey.

Bir de bu ev meselesi Ömer’in Defne’yle empati kurmasına da yardımcı olacaktır diye umuyorum. İkisini de “sevdiklerinin arkasından iş çeviren” konumuna düşüren nedenler farklı olsa da kabataslak baktığımızda Ömer de Defne’nin öğrenmesi halinde çok kızacağı bir şeyi ondan gizlice fakat “onun iyiliği” için yaptı. Bu sayede sevdiğinden bir şeyler gizlemenin yarattığı iç huzursuzluğunun nasıl bir şey olduğunu, bunun insanı nasıl rahatsız ettiğini ve zaman zaman sevdiğinin gözlerine korkusuzca bakmasını engellediğini anlayacak. Oyun ortaya çıktığı zaman geriye dönüp baktığında Defne’nin aslında tüm bu süreçte nasıl acı çektiğine bizzat kendinden pay biçecek. Yani tahmin edemezse diye artık elimizde bir üst sürümü, bizzat yaşanmış hali de var.


Senin yüzünden şu güzel anın bile tadını çıkaramıyoruz, zalım ev sahibi! Çok ah aldın, oğlunun evliliğinden hayır gelmez. Ben sana diyeyim.

Defne açısından bakarsak o da haklı. Normal başlayan bir ilişkileri olsa bile Defne gibi kendi göbeğini kendisi kesmeye alışmış birinin nişanlılık evresinde Ömer’e maddiyatla ilgili bir problemini açıklamasını beklemezdim. Bu biraz da yapı meselesi ve bunu Ömer’i hayatının dışında tutmak olarak algılayıp gönül koymuyorum. Ömer de çok kırılmadı zaten. Bu karakter yapısının üstüne, Defne’nin Ömer’in hayatına “kiralanarak” girdiği dikkate alındığında üç beş adım geri kaçmasını hiç garipsemiyorum. Sude’nin ona hadsizce söylediği sözleri hatırlayın; dışarıdan bakınca Defne bir zengin avcısı olarak, para kazanmak uğruna “kalitesiz” yollara başvuruyormuş!(Daha neler!)

Bir sır saklamanın vicdan azabı ve “kiralık aşk” olmanın getirdiği maddi yük ilişkilerine yeterince baskı yaptı zaten. Defne, Ömer’in onu yalnızca sevmesiyle sonsuza kadar yetinebilecek ve onca derdine rağmen, iç sıkıntısını Ömer’i sadece görme umuduyla dağıtabilecek kadar kanaatkâr bir kız iken maddi konular devamlı sırtına yük olarak ekleniyor. Bu nedenle Ömer’in bu hamlesine tepkiyi, kendi kararının hiçe sayılması açısından göstermeyecektir, orayı geçiyorum. Bence yüküne yüklenen yeni bir ağırlık olarak görecek ve, Ömer bunu asla bilemese de, ona tepkisini bu doğrultuda verecek. Bu yükün acısını Ömer’den bağırarak mı, darılarak mı, yoksa konuşarak mı çıkartır bilemiyorum. Henüz bilmediğimiz bir şey daha var. Ya Ömer tüm kişisel birikimini bu evi satın almak için kullanıp o çok istediği mağaza işini ertelemişse? O zaman Defne’nin tepkisi ne olur?
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER