Kiralık Aşk'ın Elli Tonu
“Sevgili Fikret,

Mektubun elime ancak ulaştı. Klasik şeyleri severim bilirsin ama bulunduğumuz yüzyıla ve şartlara bakınca mektup yazmış olmanı biraz komik buldum. Bunca hayal kırıklığına rağmen beni güldürdün. Güldüren kadınlara bayılırım ;) Ama yine de hemen heveslenme, odandaki bir dolap olup kalem tutan o güzel (?) ellerini görmek niyetinde değilim henüz.

Bilmem hatırlar mısın (hatırladığından eminim, neticede her dişi kişi gibi bana aşık oldun ;) ) seninle Cihangir tepesindeki konuşmamızda “Sen benim için çok değerli bir arkadaşsın” demiştim ya da bunun gibi bir şeydi tam hatırlamıyorum. Ama bunun koca bir yalan olduğu konusunda seni temin edebilirim.

Şimdi bakıyorum da etrafımdaki herkesten ziyade gerçek olan bir tek senmişsin. Yalanlar deryasında beni boğmaya çalışan herkesten senin bana uzattığın el sayesinde kurtuldum. O can yakan mavi gözlerinin boş sandığım her bakışı şimdi zihnimde tüm berraklığıyla yerini dolduruyor işte.

Mektubunu okur okumaz Defne’yi terk ettim. Gerçi hemen olmadı bu zira kargacık burgacık yazın ile ne anlatmak istediğini anlayabilmek için üç dört defa üzerinden geçmek zorunda kaldım. Yine olmadı, her zamanki eczacıma gittim. Sağ olsun o okuyuverdi ve oturup beraber ağladık.

Ah Fikret… Sen ne kadar fedakar, ne kadar iyi bir insanmışsın. İçten içe iyi olanın hep sen olduğunu biliyordum zaten ama bundan hiç şüphem kalmadı artık. Sırf Defne’ye yardım edebilmek için girdiğin borçlar falan... Dünya’da senin gibi insanların var olduğunu bilmek bana bütün bu çirkinliğe katlanabilmek için güç veriyor. Özellikle de sen. Hep sen…

Daha genç bir çocukken elimden Simurg’un ile nasıl tutup beni havalandırdıysan işte şimdi de basit bir mektubunla yapıyorsun bunu. Keşke daha erken farkına varsaymışım, keşke bana duygularını itiraf ettiğinde elinden tutsaymışım. Şimdi hepsi şiş gibi ciğerime saplanan buruk hatıralar olarak raftalar.

Neden telefonla aramak ya da yüz yüze konuşmak yerine ben de mektupla cevap veriyorum sana, inan bilmiyorum. Seni pencereden atlamak üzere gördüğüm o ilk anda aslında her şeyi biliyordum. Sen dün nasıl geçmişimdinsen bugün de benim geleceğimsin artık Fikret… Ömer'in Fikret'i...

"Bütün bunlar rüya mı Allah'ım?" dediğini duyar gibiyim. Rüya değil Fikret'im... Biz hiç uyanmayacağımız düşlere yaşıyoruz artık. 

Diyeceğimi sanıyorsan çok yanılıyorsun.

Seni o ilk gördüğüm an var ya o ilk an, seni bir güzel camdan aşağı itip, bir daha buralara ayak basamaz hale getirmeliydim. Lakin beyefendi kişiliğim önümde set oldu. Kadına şiddete her daim karşı olan beni hiddet içerisinde bırakıyorsun Fikret. Geldin bir sürü Defne ile aramı bozdun zaten. Bir yığın trip yedim senin yüzünden. İstenmediğin halde inatla hala umut dileniyorsun. Dilenme Fikret, dilenme.

Mektubunda yazanlarla da ilgileneceğim ama senin tahmin ettiğin şekilde değil. Umut ettiğin mi demeliydim yoksa?

Lütfen bir daha yazma. Hadeee!

Ömer, İplikçi olan.”



Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER