Ben bile inandım samimiyetine
Son sahneleriyle gözlerimizi ekrana kilitleyen, duygulu anlar yaşatan Muhteşem Yüzyıl Kösem'in 24. bölümünün bir de başına doğru gidelim. Son haftalarda alışılageldiği üzere, konsantre olmuş bir şekilde izlenen, son 1 saate bırakılmış heyecan veren olaylar silsilesine gelinceye dek, Muhteşem Yüzyıl Kösem'in ilk sahnelerine bizim evde de bir sakinlik, rehavet eşlik ediyor kaç haftadır. Yorgunluk atıyoruz iyi oluyor. Bu hafta da sanırım İskender - Safiye kucaklaşmasına dek sürdü bu durum.

Kendisi o kadar hissetti mi bilemesem de, ben Safiye Sultan'ın İskender'e sarılırken, annelik duygularına ilk kez bu kadar yürekten inandım. İskender de ilk kez net şekilde karşı koymadı, belki de anne sarılışı nasıldır deneyimlemek istedi. Ve elbette ben de inanmıyorum İskender'in Zülfikar'ın eliyle gerçekleşen(!) ölümüne... Benim dayanağım; tarihteki Şehzade Yahya'nın hikâyesi değil, şimdiye dek izlediğim Ahmed ve Zülfikar. Ahmed'in babası yerine koyduğu Derviş Paşa'yı "doğruluk ve adalet" uğruna kendi eliyle öldürmesine ne kadar şaşırmadıysam, İskender de ilerleyen bölümlerde karşımıza çıktığında o kadar şaşırmayacağım. Çünkü ben Ahmed'in, Derviş Paşa'nın katline karar verme sebebinin, annesine aşkı değil, babasını, bir padişahı öldürmesi olduğuna inanıyorum. Bu yüzden İskender'in Kösem'e duyguları ölüm fermanı için yeterli değil kanımca.

Hoş, İskender ölse de gam yemez ya! Yılların birikimiyle Kösem'e, DNA testi kıvamında,dev bir ayar verdi: Evet, Safiye'nin oğlu, kesin!

Ahmed'in emanet etmesiyle Kösem'in en büyük derdi olacak "Hanedan-ı Âli Osman beka"sı, bakalım bu kez Kösem'i sevmemiz için sihirli sebepler üretebilecek mi?

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER