Başladığım işi bitirme gibi lanet bir huyum var.
Sorumluluktan ziyade bazen takıntıya dönüştüğünü düşünüyorum. Başladığım dizi de
ne kadar saçmalarsa saçmalasın, finale dek yürüyorum sadık bir seyirci olarak. Fakat bu yolda o eski heyecanın kalmadığını hissediyorum. Çok dramatize etmemek lazım,
tüketmek, insanoğlunun laneti. Misal,
Poyraz Karayel izlerken heyecanlanır, pür dikkat kaplumbağa avcısı gibi
aranırdım. Sağlam severdim yani. Şimdi ise elimde telefon, kulağım ekranda, aklım
başka yerde izliyorum. Hatta biraz daha ileri arttırıyorum, izlerken sıkılıyorum! Hele ki bölüm
sonundaki “Birilerini vuralım da heyecan gelsin” anlayışı beni ayar ediyor! 9
kurşun sıktığınız Sadrettin ölmedi, karnından vurulan Ayşegül’ü mü
öldüreceksiniz? Kusura bakmayın, yemezler. Olayları bağlamak için ise bütün bunlar, klişeler dışına çıkmak sizin işinizdi, ne oldu?Bence yavaş yavaş düşüşe geçiyoruz,
pozisyon alsak iyi olacak Albayım, sence?
Songül’e ait yarım bir kahkaha dışında sıfıra sıfır elde var
sıfır, bir bölümdü. Her hafta aynı
şeyleri izleyince, aynı şeyleri yazmak durumunda kalıyorum ki inanın bu
durumdan hoşnut değilim. Ayşegül’ün artık ruhuma prangalar vuran triplerinden
sı-kıl-dım! Ufak bir tavsiye vermek istiyorum. Herkes gitmemeli, Ayşegül. Sende gitmemesi gerekenlerdensin
şu an. “Belki de gerçekten, aşkı
yücelten direnmek değil, teslim olmaktır. ”Neşet’e gösterilen toleransı Poyraz
içinde görmek istiyorum. Zaten Neşet konusunda en zararlı çıkanın Ayşegül
olacağını düşünüyorum. O nedenle Sema-Ayşegül konuşması iyi ki olmuş dedirtti.
En azından Poyraz’a sırt çevirmemesi gerektiğini anladı.
Eğer herkes tarafını durumu seçsin diye bir mevzuya
gireceksek, benim tarafım belli. Ben kimilerince “Dark Side” da duran ama içi
kocaman bir boşlukla dolu olan Poyraz’dan yanayım. Ayşegül mantığını da kimse
kusura bakmasın ama anlayamıyorum. İşlerin bu kadar karıştığı, abisinin
saçmaladığı, babasının hapislerde olduğu bir ortamda Poyraz’ın bunlardan uzak
durmasını beklemek, tam anlamıyla saçmalık! Sen ki mafya dünyasının içine
doğmuş bir insansın. Ayrıca gerektiğinde silahta kullandın, diri diri adam
gömülmesine de şahit oldun. Prenses miydin baba evinde, nedir bu tripler
demekten kendimi alamıyorum.
Sadrettin’e gelirsek çatur çutur harcanmasına adım adım
yaklaşıyoruz. Sadrettin’dir, deli fişektir dedikçe durduramaz olduk,
saçmalamalara doyamadı. Freni olmayan kamyon gibi yokuş aşağı tam gaz seyir
halinde. “Silah gördüysek, muhakkak patlar” artık dizilerimiz için de geçerli
bir kural oldu. Hatta birde “acil olan ama asla zamanında açılmayan aramalar”
üstüne gelince tadından yenmez oldu. Aslında Sinan’ı okula bırakan Poyraz’ı
görünce vazgeçen bir Sadrettin görüp, geçen haftaya selam çakarız belki
demiştim, olmadı. Şimdi de Ayşegül’ün vurulmasından sonra dediği gibi “Ne
yaptım ben?” diyerek zırvalıklarına son verir umarım, diyorum. Ki verse bile
Poyraz bu yaptığını yanına bırakır mı, orası çok derin mevzu.
Yazı devam ediyor...