Diğerlerine ve yaşananlara bakarsak, maalesef ki geçen
haftadan bir farkı yok. Neşet, Oscarlık performansı ile ortalığı karıştırmaya ve
“Adil Topal Diyarında” gezmelere devam. Zülfikar-Meltem tebessüm ettirmeye
devam. Sema’nın acısı devam. Begüm’ün manyaklılıkları devam. Despina “Aman Ali Rıza Bey, ağzımızın tadı kaçmasın”
diyen Hayriye Hanım gibi aileyi kollamaya devam. Fakat Songül’de bir es
verelim. Paralı köstebek olmayı kabul etti, yine (!) zekice yöntemler buldu ama
beni hayal kırıklığına uğrattı. Benim tanıdığım Songül hem çatır çutur Sadrettin’den
parasını alır, hem de Begümle yaptıklarını burnundan fitil fitil getirirdi.
Böyle bir hamle daha “Songülce” olurdu. Neyse umudumu kaybetmeyeyim, belki şu
an güven kazanma aşamasındadır. Fakat yine bölümün kahkahası Songül’den geldi. Bu kadının Konya Ovası
genişliği beni mutlu ediyor. “Şen dullar” benzetmesi bölümün belki de en iyi
ikinci şeyi idi. Birincisi ise belki de Poyraz Karayel tarihinin en iyi ve “yerinde”
olan “Bazı dokunuşların izi geçmez” duvar yazısı idi, teşekkürler.
"Bazı dokunuşların izi geçmez."
Poyraz Karayel’in hafızamda güzel kalması tek temennim. Bu
nedenle lütfen bir an önce Neşet’in
foyasını ortaya çıkarın, Bahri Babişko’yu ve Zülfikar’ı mutlu edin ve en
önemlisi Pamuk’u bulun, bu işi tatlıya bağlayalım derim. Hepinize mutlu
haftalar..