Simurg demişken, Galo’yla konuşmanın zamanı… Tatlım, gel otur bir şöyle de anlat senin derdin ne tam olarak? Neyin ızdırabını çekiyoruz, neyin depresyonuna giriyoruz biz de seninle birlikte? Yani Ömer’in armayı verdiğin çocuk olduğunu öğrendiğinde gösterdiğin tepki, Koriş’in Ömer’in evleneceğini öğrendiği zaman verdiği tepki kadar abartılı ve komik. Ama hiç değilse Koriş’e gülüyoruz da sana gülemiyoruz bile. Yeminle Tatar Nihan kalp ben! Saçındaki depresyon topuzu ve üstündeki uzun elbisesiyle “kedili teyze” konseptini tamamladık da neden olduğunu ben anlamadım hala. Halk arasında bu duruma “kedi şeyini görmüş, yara sanmış.” derler. Allah başka dert vermesin be Galo’cum. Defne’nin dünya kadar derdi var fakat bir kere bile böyle afili bir depresyona giremedi. Kızcağızım iki ağlayıp sonra gene hayatına kaldığı yerden devam etmeye çalıştı, direndi. Arada böyle kedili depresyonlara girseymiş belki bu son patlamayı yaşamazmış. Galo da Defne’nin yerinde olsa ilk adımda intihar edecekmiş demek ki bu zayıf psikolojiyle.

Defne ile kıyas kabul etmiyorum asla ama İz ile karşılaştırıldığında bile işaret olarak kabul ettiği şey çok basit bir tesadüf. İz eski sevgili olarak gelip Ömer’le lise buluşmasında karşılaştığında veya ikinci defa Ömer tarafından Türkiye’ye çağırıldığında bunu bir işaret olarak algılayıp karalar bağlamazken, bunun ağlamaklı ve enerji sömüren halleri niyedir? Hadi durum Ömer açısından, annesinin hastalığıyla özdeşleştirdiği için özel ve de duygusal da, Galo 11 yıl önce bir tepede altı üstü bir arma verdiği çocuğu bulunca niye bu kadar etkilendi? Her şeyden önce nasıl hatırlıyor bu anı? Ben daha iki gün önce yediğim şeyi unuturken bundaki bu fil hafızasının kaynağı ve esbab-ı mucibesi nedir? Altı üstü bir arma verip yoluna devam etmiş. Sanki kader büyük aşkını elinden almış, Defne onun yoluna taş koymuş gibi tavırlara ne gerek var? Bir kere Defne’den önce seni İz paralardı tatlım!


Galo sahnelerini izlerken biz(Temsili değil!)

İnsanları duyguları yüzünden suçlayamam ancak o duyguların yol açtığı davranışları gerçekleştirmek onların elinde olduğu için bu konuda onları yargılama ve yadırgama özgürlüğüne sahibim. Mesela “iyilik perisi” olarak, yüzlerini gördüğü korunmaya muhtaç çocukları bırakıp gidemeyen, onlar için bir şeyler yapmaya çalışan yüce gönüllü ve yufka yürekli Galo’nun, aldığı bu minik darbe(!) sonucu yapacağı hayır çalışmasını keyfi olarak sekteye uğratmasının çelişkisini ve ikiyüzlülüğünü eleştirebilirim. Sonracığıma Defne’yi her gördüğünde sanki büyük aşkını o elinden almış gibi uzak davranmasına da değinebilirim. Ancak bunların hiçbirini yapmayacağım zira sinirlerim zıplıyor.(Yapmadığım iyi oldu!)

Aklımda denizlerin mavisi,
fikrim Haziran…***

Haziran, belki de doğum günüm de içinde bulunduğundan, en sevdiğim aydır. Yepyeni bir mevsim başlar, ancak yazın bunaltıcı sıcağından çok baharın tadını taşır bana göre. Bu güzel ayda bir düğünümüz olduğu kesin. Gönül elbette ki Defne ile Ömer’in, 21 Haziran gibi uzun ve de aydınlık günler görecekleri evliliklerini görmekten yana. Sonra da belki uzun bir tekne seyahatinde denizlerin mavisinde kaybolurlar. Unutmayalım ki masalın sonunda iyilik perisi başka hayatlara dokunmak için kanat çırparken prens ile evlenen daima prenses olur.

*Ezginin Günlüğü, Teninle konuşmak
**Didem Madak, Karınca kumu
***Vedat Sakman, Kırıldık bir kere
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER