İç bakayım şunu iç, mızmızlanma. Sıcak çikolata diyorum oğlum, bir şey değil. Ağzına kürekle vururum valla, iç.
Hazır Hümaşah Sultan’ın lafı geçmişken, bölümün güzelliğine güzellik katan harika bir sahne için de bir paragraf açmak lazım. Zülfikar Ağa’nın zehirlendiği ve Hümaşah Sultan’ın kömür suyu içirerek onu kurtardığı sahne. Aman ne kadar güzel, ne kadar başarılı çekilmiş bir sahneydi o… Yabancı dizilerde çok doğal ve kolay gibi görünen bir profesyonellikle çekilen bu tür “ufak” diyebileceğimiz sahneler Türk dizilerinde bir türlü o doğallığı ve gerçekliği veremezler malum. Seyirciler olarak hep yakınırız “amaaan, bir tane kusma sahnesini bile adam gibi çekememişler, bizim dizilerimiz neden hep böyle” diye örneğin. Dün akşam bunun ibretlik bir istisnası yaşandı.


Ööööğğğğğ, iğreeeennnçç...Yarabbi şükür.

Zülfikar Ağa’nın ağzından burnundan gelen kanlar olsun, içtiği kömür suyunu havaya tükürmesi ve ağzından çıkan suların Hümaşah Sultan’ın yüzüne kadar havada uçuşması olsun mükemmel bir gerçeklik duygusu yakalanmıştı. Son derece dinamik bir müzik ve hareketli kamera kullanımı da eklenince, savaş dövüş sahnelerinden almayı beklerken alamadığımız heyecan ve gerilim duygusunu saniye saniye yaşadık, içimiz kıpır kıpır oldu. Hani geyik tabirle “işte böyle sahnelerle gelsinler, canımızı yesinler”. Sadece bir yerde giren kısa slow motion kullanımı gereksiz oldu bu sekansta, onun dışında her türlü övgüye layıktı.

Ayrıca kafaları entrikaya ne kadar zehir gibi çalışsa da, yine de genellikle saraylarında şıkır şıkır giyinip kuşanıp süzülerek oturan pasif hatunlar olarak gördüğümüz sultanlardan birini, alışık olduğumuz bu kadın sultan kalıbından çıkarak aksiyonun içinde görmek de gayet güzeldi. Belli ki Hümaşah Sultan da annesi Safiye Sultan gibi orijinal bir karakter olacak. Böyle orijinalliklerinin devamını bekliyoruz.


Bu kayık gezintileri pek güzel oluyor İskender. Şu bohçayı açıver bakalım. Poğaça, börek, sarma, bir şeyler hazırladım yeriz içeriz diye. Kayığı da elektriğe kapılmış gibi deli deli sallandırmıyorlar bu sefer şükür, içimiz dışımıza çıkmadan afiyetle yeriz ^^

Geçen hafta eleştiri oklarını üzerine çeken kayıklı sahnelerdeki CGI çalışmasını bu hafta çok daha eli yüzü düzgün bir halde gördük. Belli ki kendileri de bir önceki çalışmadan pek memnun kalmamışlar, üstüne yapılan eleştirilere de kulak tıkamamışlar ve Hümaşah Sultan ile İskender’i bu sefer çok daha inandırıcı CGI görselleriyle birleştirerek boğaz gezintisine çıkarmışlar. E güzel…İzlerken gözlerimizi tırmalamayan ve “ama bu Muhteşem Yüzyıııılll…” diye ağlaşmamıza sebep olmayan her türlü görsel çeşitliliğin başımızın üstünde yeri var.


Naber Muhteşem Yüzyılcılar? Eğleniyor muyuz? Bendeki gözleri gördünüz mü siz kocaman kocaman? Bir baktım mı hepsine böyle, süper bölüm çekerler valla. Hadi yine iyisiniz :)

İlk yarısındaki çoklu suikast girişimlerindeki temposu olsun, Kösem özelinde birinci bölümdeki hikayenin girizgâhını oluşturan sahneler haricinde ilk defa gördüğümüz karakter flashbacki sahneleri olsun (Sultan Ahmet’in küçüklüğünü canlandıran oyuncuyu – Derviş’le kılıç talimi yapan - Ekin Koç’un alt dudağının alt kısmındaki küçük çıkıntıya varana kadar onunla benzerlik oluşturacak kadar dikkat ederek seçen cast ekibine tebrikler), birbiri ardına resmi geçit yaparak bölümün vuruculuğunu ikiye katlayan müthiş Aytekin Ataş besteleri olsun, oyunculuk gösterileri olsun katıksız bir Muhteşem Yüzyıl tadı vererek tadı damağımızda kalan bu bölümü hazırlayan tüm ekibin ellerine sağlık. İzlemeye doyamadık.


Yakalayamaz kiii, yakalayamaz kiii...^^

Sanırım 20. bölümde artık bir zaman atlaması yaşanacak ve 1. sezondaki son dönemece gireceğiz. Hikayenin iyiden iyiye lezzetlenmeye başlayacağı bölümler yakındır. Yılmaz Şahin ve ekibinin heybesinden gün yüzüne çıkmayı bekleyen entrikaları biz de merakla bekliyoruz bakalım. Şimdilik Egemen kaçar ^^
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER