Merhaba dertler denizinde yüzerken kulaç atmaktan yorgun
düşmüş Poyraz Karayelci, nasıl gidiyor hayat?
Sen de haklısın, artık kaç haftadır izlediklerin seni de yıprattı. Ha, sen
kaybettiklerimizin acısından dert yanacağımı düşündün. Yok yok, benim derdim o
değil. Baştan kendi spoilerimi vereyim de istersen öyle okumaya devam et. Benim
derdim sezon başından beri tek tek kaybettiklerimiz değil, direktoman Poyraz
Karayel’i kaybettim gibi hissediyorum. Darılmaca gücenme yok, bak dinle
başlıyorum..
Tahterevalli gibi bir sezon izliyoruz. “Ee ne var bunda?” diyorum
ben de kendi kendime. Sonuçta dizi bu, hem de bir Türk dizisi. (Yetişkin
bir seyirci olarak, izlediğim dizilere yeteri kadar saçmalama hakkı verdiğimi düşünüyorum.)
Yani şunu diyorum; her hafta aynı heyecanlı tempoyu beklemek saçmalık olurdu.
Ya da kusursuz bir hikaye izlemeyi beklemek çok ütopik kaçardı. Hem bu zamana
kadar, beni çok şaşırtarak oldukça güzel izler de bıraktı bende. E, sorun ne o
zaman diyorum tekrar kendime. İzah etmeye çalışayım size, belki kendime de
faydam olur.
Bu arada biri bana sağdan ikinci tontiş amcamın yeraltı dünyasındaki görevini açıklar mı lütfen?
Geçtiğimiz haftaki bölümü ancak bugün izleyebildim. Sefer’in ölümünü
ilk kez izleyeceğim bölüm yani. Meraklar fora anlayacağınız. Tepkileri, intikam
ateşini görmek istiyorum. Fakat etkilenmedim. “Aa neden etkilenmedim acaba?” ön
yargıları içinde yeni bölümü beklemeye başladım. Yalan yok, yeni bölümü
izliyorum çünkü Neşet gelecek! Fragmanın yalancısıyım ben de. Böyle küçücük bir nedenin yarattığı kocaman
merakla izledim koskoca bölümü. O merakım da yine kaldı içimde. Kös kös
beklediğim ile kaldım. Hem de kronikleşen reklam tekrarlarına yine kandım,
sevgili Poyrazcı kardeşlerim. Ama fos! Eski Poyraz Karayel, Neşet’i gösterir,
bölümü de şak diye orada keserdi. Olmadı, bu da olmadı.. Sonracığıma, Zülfikar’ın
meyhane ve yetimhane sahnesi dışında etkilendiğim bir sahne de olmadı.
Olaylar beni etkilemeyince ben de isim isim gideyim dedim. Hadi madem..
Yazı devam ediyor...