Game of Filinta
Hazır dört kişiyiz okey mi oynasak?

Sultan Abdülaziz’in ölümünü nasıl vereceklerini bütün hafta boyunca merakla bekledim. Malum, konu çok hassas. İlk defa bir padişahın kanı akıtılmıştı. Bundan önce hep intihar etti olarak dillendirildi. Sonra ortaya “intihar bir kılıf” diyenler çıktı. Filinta bu konuda sözünü söylemek için gerçekten çok bekledi. Makas ortaya çıktığında Filinta’nın ne söyleyeceğini az çok anlamıştık ama bu bölüm tahminimizin de ötesine gittiler. 

Makası, bıçak olarak kullanıp Padişah’ı kalbinden bıçaklamak da nedir yahu?! İstemsizce gözlerimi kapattım. Sanki benim de kalbime saplayacaklarmış gibi hissettim. Padişah’ın yere düşmesi o kadar çok şey anlatıyordu ki şimdi burada o konuya girsem sayfalarca yazmam gerekir. Sadece şu kadarını söylemek istiyorum ki makastan damlayan her bir damla kanda boğulduğumu hissettim. O kadar zoruma gitti. 

Kan

Tarihi olayları okumakla izlemek arasında çok fark var. Elbette Filinta tarihi olduğu gibi vermiyor. İşin içine mutlaka kurguyu ve kendi yorumunu da katıyor ama bahsettiğim mesele şudur ki, "Stalin bir milyon insan öldürdü" cümlesini okuduğunuzda bu bir istatistik olur ama bir milyon insandan birinin öldürülüşüne tanık olursanız veya hikayesini okursanız bu başlı başına bir dram olur. "Padişah intihar etmedi, öldürüldü” tarihi bir bilgidir ama nasıl öldürüldüğünü görmek… Oooof of…

Padişah'ın kalbine makası sapladılar ama çıkıp bunu söylemek yürek ister. Vallahi linç ederler. O zaman ne yapacaklar? Tabii ki intihar süsü verecekler. Rapor bileklerini kestiği yönünde olmalıydı ki tarihe kayıt düşülsün. Burada Filinta’yı bir kez daha takdir ettim. Sahte rapor isteyen paşanın adı Hüseyin Avni, “veremem kardeşim!” diyenin adı Marko… İhanetin nereden ve kimden geleceği asla belli olmuyor ve dahası bu memleketin evladı ihanet ederken, “yabancı” gördüklerimiz bu memlekete onuru ve namusuyla sadık çıkabiliyor. Son dönemlerde özellikle sosyal medyada ne yazık ki bu ülkeyi çok sevdiğini iddia eden kimi hesapların yine bu ülkede yaşayan gayrimüslimlere hakaretler ettiklerini, kovduklarını, tehdit ettiklerini görüyorum. Gayrimüslimler de bizim kadar bu ülkenin insanı. Bundan böyle böyle bir şeyle karşılaştığımızda aklımıza Marko Paşa gelsin.

Abi çok uykum var yaaa set ne zaman bitecek?..

Şehzade Mehmet’in yaşadığı haberi Yüce Meclis’e bomba gibi düştü. Nasıl düşmesin ki? Hayatın aritmetiğini az çok bilen herkesin tahmin edeceği şekilde ufak bir hata döner dolaşır kocaman bir yumruk olur ve gelip seni yere serer. Yüce Efendi’nin bu kadar huzursuz olmasının sebebi de buydu. Gizli bir elin ağ örmeye başladığını hissetti. Garbis’le muhattap olmasının sebebi de buydu. Normalde ona yüzünü bile göstermezdi ama panik işte atlanıyor bazı şeyler…

Çerkes Hasan olayını geçen bölüm kısaca araştırdığımda ne yapacağını anlamıştım. Yaptıklarını ekranda görecek olmak gerçekten heyecan vericiydi. Kapıya tekmeyi vurduğunda coşmayan bizden değildir. Yanan ciğerimize resmen iki kova su döktü. Sadece piyonları indirdi ama olsun. Piyonluk eden de suçludur. Gerçek hikayesinde sağlam bir kovalamacadan bahsediliyordu fakat Filinta hiç o taraflara girme gereği duymamış. Başka diziler olsa “üşendi” derdim de bu ekibe onu dersem taş olurum taş!  

You talkin' to me?

Leyla beni korkutmaya başlıyor artık. Zaten normal bir ruh sağlığıyla bu kadar iyi bir ajan olmasının mümkünatı yoktu ama Mustafa travması onu bir kaç adım daha ileriye götürmüş olabilir. Genelde film ve dizilerde ruhsal bozuklukları sevmem ama ilk ortaya çıktıkları ana, o ilk yüzleşmeye bayılırım. Filinta da Leyla’nın ruhsal bozukluğunu güzel verdi. Filinta bu ruhsal durumu umarım burada bırakmaz. 

Şehzade’nin Feriha Nur’un evine getirilmesinden önceki baskın beni de şaşırttı. Zira bir adresten bahsedildiğini duymamıştım. Fiyakalı bir çatışma oldu fakat evin içinde cama basmak?.. Ne bileyim Filinta yazar ekibi bence bundan daha iyi bir yol bulabilirdi. Kaşla göz arasında Zozan’a veda ettik. Bu yönüyle Filinta git gide Game of Thrones’e benzemeye başlıyor ki bu durumdan rahatsızım. Zira o da ciğerimizi yakıyor.

İşler ters giderse siz ölüyorsunuz tamam mı?

Game of Thrones’de ne oluyor? Sevdiğimiz karakterlerin ölmesini bir kenara bırak, “ahha şimdi bu eleman nasıl intikam alır!” dediğimiz karakterler intikamın yanına yaklaşamadan telef oluyor. Her seyirci Zozan’ın, Ana’dan intikam almasını görmek isterdi. Peki ne oldu? Ufak bir evin salonunda Zozan attaaaaa… Sanmıyorum ki Garbis onu ordan çıkartıp tedavi ettirsin. Ana’ya o kadar bilenmeleri hep havada kaldı. Gerçek hayat da böyle değil mi? Bilendiğimiz ne çok şeyi yutmak zorunda kaldık ve hala kalıyoruz. Fakat biz bu dizileri gerçek hayattan kopmak için izlemiyor muyuz? Gördüğünüz gibi kafam karışık. Filinta da karışık. Yalnız Şehzade’ye de maşallah. En son kurşunlar uçuşurken elde kılıç mermi gelmesini bekliyordu. Şimdi yedi göbekten Teksaslı gibi çarpışıyor. Eeeee Mustafalarla takıla takıla ya havasından ya suyundan…

Leyla’ya giden mektubun içinde ne yazdığını bilmiyorum, merak da etmiyorum. Çünkü mektubun yankıları çok daha ilgi çekiciydi. Farah her zamanki gibi tribini de dik bir şekilde attı. "Tabii bir katili kim sever ki…” Kendi güzelliğinden, diğer yanlarından o kadar emin ki sevilmemek için tek sebebi katilliğine bağlıyor. Hani güzel olmasa "muazzam ego be karşim" derdim ama Berrak Tüzünataç yahu… “Eyvallah" deyip geçmekten başka çaremiz yok. 

Bak evdeler ama kapıyı açmıyorlar görüyonnu!

Esas kıyamet Leyla yakasında koptu. Mustafa’nın yaşadığını öğrenmek aşık bir kadını mutlu eder ama aşık bir ajanı? Üstelik ufak bir akıl oyunuyla Yüce Efendi de Mustafa’nın yaşıyor olduğunu anlamışken? Mümkün değil. Tatlı tatlı, salyalı sümüklü yasını tutarken birden kendini iki seçim arasında buldu. Ya kendine ya da Yüce Efendi’ye ihanet edecekti. O Yüce Efendi’ye ihanet edip yüzüne baka baka “Mustafa yaşamıyor” demeyi seçti ama bu o kadar da önemli değil. 

Zira Leyla’nın durumunda taraf seçme, doğruyu görme gibi bir durum söz konusu değil. Farah da Yüceler Meclisi’ne ihanet etti ama durumu Leyla’dan çok farklı. Leyla, Mustafa’yı seçerek içindeki aşkın menfaatine göre hareket etti. Bu,Mustafa’nın iyiliği için yapılmış bir hareket değil. Aksine Leyla’nın bencil dünyası için yapılmış bir hareket. Bile bile, aşık olsa dahi Mustafa’yı çok baltaladı. Yüce Efendi Leyla’daki zaafı iyi süzememiş. Onun her şeyden önce kendisini düşünecek biri olduğunu anlayamamış. Belki bunu Leyla da bu zamana kadar bilmiyordu ama bu bölümde her şey ortaya çıktı. Kısacası Yüce Efendi’ye Mustafa’yı satmadığın için sana aferin yok Leyla hanım! 


Yazı devam ediyor...

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER