• Sinan’ın bölüm boyunca “Yasemin ve Defne ile rakip olmak” konusundaki tavrını çok primitif ve maalesef egosantrik -üstelik desteksiz bir şekilde- bulsam da, aşağı kata indiğinde Yasemin’le olan diyalogları çok şeker ve gerçekti! Gerçek Sinan “seninle rakip olmak şereftir” diyen Sinan olmalı ve hatta çoğunlukla bu da... Ama içindeki “etken” erkek figürü bazen tırnaklarını batırdıkça batırıyor.
• İplikçi familyasından nefret ettirme temalı bölüm yapmışlar neredeyse oluyormuş!? Bölüm boyunca verdiği karışık sinyallerden bizi tepe sersemi eden Ömer İplikçi; komiklik kotasını Mine’yi kovma teması üzerinden kotarmayı kendine iş edinmiş Neriman İplikçi; Defne’nin başına gelenlerle azıcık ilgilenmemiş ama İz’i gördü mü kuzu sarması olup artık otoritelerin kullanımdan kaldıracağı “İz’le Ömer” muhabbetini tellendiren Necmi İplikçi. Neyse, sayende İz’in “aman canım ben kimsenin peşinden koşamayacak kadar gencim güzelim” teranesinin boşa çıktığını görmüş olduk.
• İz’i yine de takdir etmemek mümkün değil. Çılgın eski sevgili İz’den, anlayışlı şefkatli eski dost İz’e dönüşerek deniyor bu kez de oyunu kurmayı ama o eli bırak eşarpla, artık kelepçeyle bile kendine bağlaman mümkün değil. Sanki accık anladın gibi bunu, di mi İz?
• "Daha önce dokunulmamış noktasına dokunsun ayakkabı!” ahaahhah Omar OMARRRR ;) “İşte Passionis bu” mu diyorsun? Drone filan yasak yalnız Ömercim, “göremediklerini görsün” derken röntgencilikten başın belaya girmesin! Sen drone’lardan medet ummak yerine gönül gözünü dön bir aç, bunun için canım.
• Hırsızlığın bile tatlışlığını yapmayı başaran Koriş, tasarımlara bakmayı reddeden prensipli Ömüş, tasarımlara TABİİ Kİ bakan Sinan!
• AL İŞTE KIRDIN! Kırdın mı Ömer? Lütfen kırmış ol sırça fanusunu. Sende fanuslar çoktur da, matruşka misali ama hiç olmazsa bu ilki olsun.
• Ömer’nin yarasına tuz basa basa verdiği “güç”le, canını dişine taktırıp, kan revan gözyaşı onu sahalara döndüren Defne! Whiplash’e selam olsun!
"SEV"giyle kalın!