Aslına bakarsanız Annihilation hakkında hiç yazasım yok, kısa tutsam kafi: 12 Mart'ta hemen Netflix'i açın ve izleyin! Ancak Tweet kıvamında yazı da olmaz, malum. Birkaç kelam edeyim.
Paramount tarafından üretilen film, stüdyo yöneticileri tarafından izlendikten, belki de focus grup testlerinden geçtikten sonra verilen vizyona sokmama kararı sebebiyle Netflix'e satıldı. Gişede, filmi tanıtmak ve yaygın olarak tüm dünyada vizyona sokmak için harcanması gereken paranın kazanılamayacağı düşünüldü belli ki. Eli epey açık olan Netflix'e "riskli" filmleri satıvermek... Neyse ki The Cloverfield Paradox gibi kötü olduğu için vizyona girseydi gişede batacak bir film yok karşımıza. Aksine, geniş kitlelere ulaşmayı hiç dert edinmemiş, meselesi olan bir bilim-kurguyla karşı karşıyayız. Bu anlamda Paramount'u bu hareketi yüzünden yargılamak yerine en başta filme yeşil ışık yaktığı için tebrik etmekten başka bir şeye kalemim varmıyor. Zira filmi izledikten sonra onların endişelerini de anlayabiliyorum. Kesilen fragmanla çekilen filmin pek alakası olmadığına göre tüketiciye içeriği nasıl satacaklarını bilememişler belli ki. Sadece Amerika'da vizyona giren, uluslararası hakları Netflix'e satılan filmin azıcık tanıtımla ancak edinebildiği gişe hasılatı da bunu destekler nitelikte.
Bence Netflix zaten bazılarının iddia ettiği gibi sinemayı öldürmüyor ama böylesi hamlelerle Annihilationgibi filmleri geniş kitlelere ulaştıracaksa gık çıkarmanın alemi yok. Yine de, Türkiye'de İKSV ve Netflix işbirliğiyle sadece bir seans vizyon göreceği için belki yersiz bir cümle olacak ama; bu filmi dev perdede, iyi bir ses sistemiyle, tamamıyla dünyasına girerek izleyememiş olmak eminim ki seyircinin yüreğini biraz burkacaktır. Yapacak bir şey yok... Netflix, kolay izlenebilir içeriklerle vakit öldürdüğümüz bir platformken lütfen yanılgıya düşüp yorgun bir iş gününün akşamında eğlenmek için bu filme başlamayınız. Mümkünse hakkında çok bir şey okumadan, zinde bir beden ve zihinle başına geçmenizde fayda var.
Alex Garland Never Let Me Go, Dredd ve Ex Machina'yla kalbimde taht kurmuş bir isim. Yolunda ilerledikçe bu türün en kıymetli yönetmenlerinden biri olacağı zaten aşikarken Annihilation ile durumu kesinleştirmiş, yayabiliriz. Parıltı adı takılan garip ve tehlikeli bir "oluşum"un varoluş alanını gittikçe genişletmesi ve olayı araştırmak üzere görevlendirilen tüm askerlerin ortadan kaybolmasıyla olan biteni aydınlatmak için büyük bir maceraya atılan bir grup bilim kadınını izliyoruz filmde. Uzun lafın kısası Annihilation, Darren Aronofsky filmi mother! neyi beceremediyse onu beceriyor; o filmden neden sadece hoşlanmamakla kalmayıp nefret ettiysek, bunu da sevmemizi sağlıyor. Egosu ve kabından taşan büyük bir film yapma hırsı altında ezilmeyen, iyi bir yazar/yönetmenin elinde bir çuval incir bu sefer berbat olmuyor. Fragmana aldanmayın, Garland'ın derdi sizi canavarlarla koltuğunuzdan sıçratmak değil. Aksiyon dolu bir macera da sunmuyor.
Anlatacak bir hikayesi var, kulak verin yeter.