My Liberation Notes: Mutluluk da cesaret ister!

My Liberation Notes: Mutluluk da cesaret ister!

Bir insan… Çok güzel olabilir ya da çok yakışıklı. Çok parası olabilir. Çulsuz da olabilir. Her şeyin “en”i ya da “hiç”i olabilir. Bunlar sadece ayrıntı, teferruat. Çalışınca, çabalayınca olan işler. Ama çalışmak, çabalamak için doğuştan gelen ya da toplum içinde öğretilmiş veya çalınan birkaç kavrama ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Mesela cesaret ve özgüven. Özgüven nispeten daha uniseks bir kavram gibi gözükse de cesaret, genel olarak maskülen bir özellik gibi öğretilir. Hayır, değil.  Bakınız Yeom Mi-Jeong, bakınız Yeom Gi-Jeong.

Bay Gu gibi, Yeom Mi-Jeoooong ya da Mi-Jeongaaa diye bağırsam.

Son zamanlar da izlediğim en gerçek ben: My Liberation Notes.

***

Dizi, My Liberation Notes adını Mi Jeong’un işyerinde kurduğu kulüpten alıyor. İşyeri aksiyonlarını bilirsiniz. Herkes, iş tanımı dışında kalan her şeyi angarya olarak görür. Kulüptü, bilmem neydi, çok vakit harcamak istemez. Ancak zaman için My Liberation Notes kulübü misyonunun bilince varır. Kulüp üyeleri kendilerinin, isteklerinin, duygularının ne kadar değerli olduklarını anlamalarıyla...

Hikâye, Yeom kardeşlerin etrafına örülmüş. Aslında hepsi yıkık dökük gözükse dahi içlerinde öldürmedikleri bir umut da mevcut.

"Bugün başına güzel bir iş gelecek." Bence konu gayet net!

Üç kardeş de Seul’de çalışmalarına rağmen, bizim banliyö olarak adlandıracağımız, şehirden uzak, kırsal bir alanda yaşıyorlar. Sizi eve götürecek bir araba yoksa mecbur son metro seferini beklemeli bir hayatınız olur, Yeom kardeşlerde de olduğu gibi.

30’lu yaşlarında olmalarına rağmen arabaları yok. Kore’deki yaşam standartlarını düşündüğümüzde, yani, mümkün olabilir ama çoğunluğun araç sahibi olduğunu da düşünürsek. Ancak gerçek şu ki paraları olmadıkları için değil, baba Yeom engeline takıldıkları için araçları yok.

Ki Jeong, aşkı arayan büyük abla. Olmaz olmaz, dedikleri hep başına gelen ama cesaretini kırmayan, yeniden başlayabilen cesaretli bir kadın. Anneleri ölünce, annelik yapmaya çalışsa da olmayan ama sevdiği adamın çocuğuna “Annen olabilir miyim?” diye soracak kadar cesur. Takdir ettim.

Chang Hee, ortanca ve tek erkek çocuk. Erkek çocuk olması çok önemli. Bakınız errrrkek. Öyle ki baba Yeom, eşini telefonuna “Chang Hee’nin annesi” diye kaydetmiş. Errrkek be! Ama errrkeklere atfedilen “cesaret” kavramına en uzak olan yine Chang Hee. Chang Hee, aslında birbirine çok benzeyen Kore-Türkiye toplumunun farklı bir erkek profili olabilir mi acaba diye düşünmeden edemiyorum. Omuzlarına ağır gelen errrrkekliği ve cesaretsizliği.

Yeom Mi-Jeong ile en küçük kardeş. Sinirlenmeyen, susan insanlar beni çok korkutuyor. Ne zaman patlayacakları belli değil. Mi Jeong, susarken kalbinin kırılmasına izin veren, değişik bir karakter. Bay Gu ile olan ilişkileri Mi Jeong'u anlamayı kolaylaştırıyor.

Baba Yeom da suskun ve güçlü bir karakter. Dizinin bir bölümünde Mi Jeong babası için şöyle bir cümle kuruyor: “Sanki hayatında hiç mutlu olmamış gibi.” Ve o zaman anladım ki mutluluk da cesaret ister. Ama ilerleyen bölümlerde oğlu Chang Hee, koşu yarışını kazandığında nasıl mutlu olduğunu görüyoruz. Baba Yeom, gerçekten sürprizlerle ve gerçeklerle dolu. Çocuklarına karşı, sevgisini değil sinirini ve kızgınlığı gösterebilen, suskun ama bir o kadar da güçlü.

Aslında tam bu noktada baba Yeom, Chang Hee ve Bay Gu arasında tuhaf çekim izleyenlerin dikkatini çekmiştir diye düşünüyorum. Baba Yeom, oğluna bir kere olsun sesli bir şekilde “İyi iş çıkardın.” dememiş ama Bay Gu gibi bir “gangster”e kızının numarasını verebiliyor. Bu da bir cesaret. Ayıca masaya yatırmak lazım.

Anneleri Kwak Hye-Suk ise bildiğimiz, fedakâr anne profili. Varlığı, yokluğunda hissedilen annelerden…

Ve bu elin altıncı parmağı Bay Gu!

Aslında Bay Gu’ya Allah ne verdiyse girişecektim. Ama vaz geçtim. Gel, sus, git, geri dön. Oh ne güzel dünya! Ama güzel karakter, özenle hazırlanmış. Festival filmi karakteri tadında, kaliteli ve verilen ayrıntılar güzel. Öncelikle Bay Gu’nun ketum olması ve olaylar karşısındaki soğukkanlılığı hikâyenin temelini oluşturuyor. Konuştuğunda her şeyin değişeceğini bildiği için, sanırım… Kimsenin ne dediğini de umursamıyor. şikayet de etmiyor. (Aslında olmak istediğim, olmaya en yakın olduğum karakter, Bay Gu.) Ve fakat karşısında Mi Jeong var. Çözülmeleri ve izlemeleri zor karakterler. 

Dizinin temasında 추앙(Okunuş: çu-ang) kelimesi var. Korece zor. Bazı kelimeleri anlamak, hazmetmek zor. Çu-ang da onlardan biri. Saygı göstermek desen, değil, tapınmak, izini takip etmek, izinden gitmek de olabilir. Ama hangi kelimeyi koysak sanki biraz eksik kaldığı hissi yaratıyor. Sevip takip etmek diyelim.

Bay Gu ve Mi Jeong, bu çeviri eksikliğin de dahi, izleyeni olaya hâkim kılabiliyor, çünkü kelimeler Korece ama duygular evrensel. Zor ve keyifli karakterler.

My Liberation Notes, ilk andan itibaren, izleyene ödüllü bir film havası veriyor. İçimizdeki sinefili çıkıyor resmen. Büyük resmi görmek, anlamak, algılamak, ilham almak ya da ilham vermek, ders çıkarmak. Bu sinefili hissi aslında My Liberation Notes’un aşırı gerçek bir hikâye olmasından kaynaklanıyor, diye düşünüyorum. Sanki ben, sanki biz. Bu özelliği ile bu diziyi çok kıymetli buluyorum. Herkesin, bir kere, orijinal dilinde izlemesi gereken bir hikâye olduğunu düşünüyorum.

Özetle; My Liberation Notes’u baştan izlerken çok keyif aldım. Bazı bölümlerini, bazı sahnelerini defalarca defalarca izledim. Eser, derdi olan ve bu derdini net olarak anlatabilen bir yapıya sahip. Tutarlı ve derinlikli karakterler, gerçek mekanlar, hikâye ile uyumlu OST’ler. İçimizde ne var ve yoksa. (Ranini.Tv gibi. ^^) 

Eser, derdini çok net bir şekilde anlatıyor.

My Liberation Notes, zaman ayrılması gereken güzel bir eser. İzleyecek olanlara şimdiden iyi seyirler dilerim. ^^







BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER