Bugün bu yazıyı size Türkiye’den yazıyorum. Dönemin
şartlarında her şey yolunda gitseydi evimden 7740 km uzakta, Seul’den de
yazabilirdim. Ailemden, arkadaşlarımdan uzakta, işsiz ve parasız olabilirdim.
Kaynanam ve kaynatam yüzüme ırkçılık yapabilir, her gün bana karşı nefret suçu işleyebilirlerdi.
Her gün aldatılabilir, gurbette aldatılmış bir kadın olarak bir çıkmazın içinde
olabilirdim. Allah korumuş. Şükürler olsun.
Love ft. Marriage & Divorce
bu çerçevede uzmanlık alanım, ince çizgimdir dedim ve hissettirdikleri ile birlikte beraber diziye de bakalım istedim. Çünkü ayıp
sadece yatakta olmaz!
*
Love ft. Marriage & Divorce,
2021 yılının ocak ayından bu yana TV Chosun’da ekrana gelen ve hal-i hazırda üçüncü
sezonundaki bir Kore dizisi. Entrikası, acısı bol.
Dizinin hikayesi 30’lu yaşlarındaki Boo Hye-Ryung (Lee
Ga-Ryeong), 40'lı yaşlarındaki Sa Pi-Young (Park Joo-Mi) ve 50’li yaşlarındaki
Lee Si-Eun (Jeon Soo-Kyeong) çevresinden başlıyor. Hepsi eşlerini seven, kendi kuşak
ve romantiklik anlayışlarına göre onları el üzerinde tutan kadınlar. Bir gün
olan olur ve gözleri gibi baktıkları yuvaları teker teker, altlarına dinamit
konulmuş dağlar gibi patlayarak yok olur.
Bugüne kadar izlediğimiz Kore dizilerinin çoğu aşırı
tatlıydı, değil mi? Ayy el ele tutuştular deyip ekrana sarıldığımız çoktur.
Öpüştüklerinde gözümüzden düşen iki damla. Hepsi yalan o dostlar. Love ft.
Marriage & Divorce gerçekleri pat küt yüzümüze buruyor. Evli ya da bekar
ya da bir ilişkinizin olması fark etmeksizin yetişkinler için gerçekleri
gösteren eğitici ve öğretici bir yapım. Siz elinizden geleninin en iyisini de
yapsanız hayat, bazı hislerin, durumların nasıl değişeceğini bize gösteriyor. Bu
açıdan Love ft. Marriage & Divorce bir başyapıt. Geçmiş yıllarda bir
siyasi partinin de kullanmış olduğu bir özdeyiş vardı: Yeter ki sen doğru dur,
eğri kendini belli eder. Yalancılar, hırstan ve yalandan gözü dönenler, “Üzülüyorum”
maskesi takıp, benciliği paçalarından akanlar, iki yüzlüler, dik duranlara
karşı.
Görüyorsunuz işte, bin bir çeşit kötülük var ancak sadece bir doğru var.
Her üç kadın karakterde de kendinizden bir şey bulabilirsiniz,
hepsi için üzülebilirsiniz. Kendi adıma bu karakterlerin içinde en çok Lee Si
Eun’a üzüldüm. Eşi Park Hae-Ryun, Si Eun’ın bileğine taktığı ağrı kesici
bantların kokusundan nefret ediyormuş da bilmem ne! Evliliğin temel taşının
saygı ve sevgi olduğunu artık herkes biliyor. Medeni dünyada yaşıyoruz boşana
da bilirsin. Çok normal. Uçkuruma hâkim olamadım demeyelim de….
Klasik eserleri
seven sosyal medya kullanıcıları bilir. Franz Kafta, Milena Jesenska ile üç yıl
boyunca mektuplaşır ve sadece iki kere görüşebilirler. Ancak Kafka nişanlı ve
Milena’da evlidir. Aşk ne kadar büyük olursa olsun taşımamız gereken bazı ahlaki
değerlerin olduğunu düşünüyorum. Mesela saygı. Gelişmiş ülkelerde, böyle durumlarda,
çiftler arasında şiddet yoksa, bildiğim kadarıyla terapiye gidilir. Ama işte böyle
ataerkilsen, erkeğin dediği oluyor. Saygı duyulan tek değer erkeğin uçkuru ve
karısına duyduğu nefret. Si Eun nezdinde, Love ft. Marriage & Divorce
dizisi boyunca kadınların oyunlarına ağzımı açmıyorum. Çünkü dinsizin hakkından
imansız gelir.
Aslında erkeklerin hepsi al birini vur ötekine ama Dr.
Shin! Evlerden ırak. Sinsi, pislik. Tam bir avcı. İki yüzlü. Aslında öylelerinden
korkmamız gerektiğini öğreten bir eser. Keşke bu diziyi önceden izleseydim
dedirten bir karakter. Evde aşırı romantik ve sevgi dolu bir eş. Dışarda avcı. İzlemeniz
lazım!
Ve Boo Hae Rung. Hiç karışık hislerim
yok. Kocasını bir şekilde kullandığının herkes farkında hatta abartılı. Ancak
öyle bir ailede yetişmiş bir adama da katlanmak zorunda değil. Kayınvalidesinin
beklentileri geleneksel olsa da gerçekçi değildi. Bir ailenin sorumluluğunu alamayacak
kadar olgunlaşamamış ve hala babasının cebinde yaşayan bir kanguru olarak yaşayanla
olmazmış, onu da gördük. Aaa deja vu! Evet, bu kültürel bir şey ve erkek aileleri
sürekli kontrol halindeler. Bir arkadaşım şunu der hep: Annesinin avutamadığı,
babasının büyütemediği ile uğraşamam. Aynen, uğraşamam, siz de uğraşmayın. Kıymetli
zamanınıza yazık.
*
Love ft. Marriage & Divorce
yaratıcı ekip ile tek sezonluk mu, yoksa Penthouse gibi tutunca devam
eden bir seri mi oldu, konu ile ilgili bilgim yok. Ancak, özellikle ilk sezon
uzuuuuuuun tiratlar biraz sıksa da şaşırtıcı bir şekilde seyir keyfini bozmuyor.
Aslında uzun konuşmalarda izleyicinin yakalayacağı ayrıntılarda fazla
olduğundan mıdır nedir, tam “Ne diyor bu ya?” derken hop bir bakıyorsunuz, ekranın
içine düşmüşsünüz. Böyle trikleri severiz.
(Penthouse durumunda, herkes evdeydi ve hayatın doğal akışı içinde dizi tuttu, yer yer
süründürseler de dört başı mamur bir hikaye çıkarttılar.)
Her aile için kurulan dünyaları abartı bulmadım. Karakterler,
konuşmaları, giydiklerinden söylediklerine kadar, gerçeğe çok yakın. İnandım. Her
şey olay örgüsüne uygun ilerliyor. Güçlü karakterlerin duruşları çok iyi. Ancak
tabii ki her zaman son bölümü hatırlayacağız.
Bu tarz entrikalı Kore dizilerini seviyorum. Love Affairs in the Afternoon’da olduğu
gibi… Çok gerçekler. Ponçik hikâyeler, içimizi umutla doldursa da gerçekler öyle
olmuyor. Şöyle söyleyeyim: Hayaller Hometown Cha Cha Cha, hayatlar Love ft.
Marriage & Divorce.
*
Özetle; Love ft. Marriage & Divorce hayat
hakkında çok şey anlatan bir hikâye. Mesela Si Eun gibi hayretli bir şekilde
çalışırken o girdapta kaybolmamalıyım. 50 yaşımda da hayat dolu bir insan olmak
istiyorum. Önümü göremediğim durumlarda benimle yola çıkan adama bakmalıyım. Aman
eşim mutlu olsun diye, içimdeki insanı öldürmemem gerektiğini öğrendim. Almanın
değil; vermenin daha kıymetli olduğunu öğrendim. Geçmiş, geçmişte bırakmayı,
geçmişten aldığım dersleri cebimde taşımam gerektiğini öğrendim. Dün dünde
kaldı, yarının garantisi yok.
İzleyecek herkese de keyifli seyirleri! ^^