Elinde kocasının fotoğrafı, ürkek adımlarla mahalle kahvesine yaklaşan temizlikçi kadının gözünü kırpmadan koca binayı ateşe verişine uzanan bir hikaye... Fatma; omzuna binen dertleri, yüzündeki çizgilerde yer edinen yaşanmışlıkları, gözlerine yerleşen acısıyla oldukça tanıdık bir karakter.
“Bunlar alışıldık şeyler değil, biz alıştık…” diyor ya yazar; Fatma da kocasının ortadan kaybolmasıyla birlikte alıştığı sınırların dışına çıkıyor, yeni Fatma'ya alışıyor. Korkuyla tetiğe bastığı o andan sonra bir çözülme yaşıyor. Kimi zaman aklına ilk geleni yapıyor, kimi zaman da bir sonraki adımını planlıyor. Sokakta görmeye alışkın olduğumuz o kadın, kimse tarafından fark edilmeyen bir seri katile dönüşüyor.
Kadınların görünmezliğiyle kadın haklarına dair önemli bir noktaya dokunurken; hayatı boyunca ezilmiş Fatma’nın gözünü kırpmadan can almaya başlamasıyla bir vicdan ve adalet muhasebesine doğru ilerliyor. Fatma, emniyetin merdivenlerinde yukarıya doğru koşarken aklınızdan iki şey geçiyor. “Kaç Fatma!” ya da “Yakalayın, kadın kaçıyor.”
Başak Abacıgil’in yapımcılığını üstlendiği Fatma’nın hikayesi Özgür Önurme’ye ait. Önurme yönetmen koltuğunu da Özer Feyzioğlu ile paylaşıyor. Feyzioğlu’nun yönettiği ilk 3 bölümde Fatma’yı tanırken, Önurme’nin yönetmen koltuğuna geçmesiyle birlikte yeni Fatma’nın peşinden gitmeye başlıyoruz. Fatma’nın gözlerine yansıyan bu dönüşüm hikayeyi daha da lezzetli kılıyor.
Fatma’nın bazı sahnelerini geriye alıp ağlaya ağlaya tekrar izledim. Köyüne döndüğü, başörtüsünü indirip omuzlarını yerden kaldırdığı o sahnede ise içimin titrediğini hissettim. Sokakta, temizliğe gittiği evde, okulda, hastanede, karakolda görünmeyen Fatma’nın kocasının karşısına dikilip de görünür olduğu o sahneye kalbimi bıraktım.
Burcu Biricik’in Fatma’sı muazzam… Acısı, özlemi, korkusu, cesareti, mahcubiyeti, her şeyiyle nefes kesici bir performans. Mehmet Yılmaz Ak başta olmak üzere Uğur Yücel, Gülçin Kültür Şahin, Olgun Toker, Deniz Hamzaoğlu, Çağdaş Onur Öztürk, Hazal Türesan hikayeyi başlarının üzerinde taşımış. Fatma'nın oğlu rolündeki çocuk oyuncu Mustafa Konak çok başarılı.
Kameralara yakalanıp televizyona çıkmasına rağmen aynı kıyafetle gezmeye devam eden Fatma’nın yakalanmaması, çantasında silahla sosyal hayatına devam etmesi derinine indikçe ‘Neden?’ diye sorgulatsa da dizinin kurgusu bu soruları sormaya fırsat vermeden dakikaların akmasını sağlıyor. Temizliğe gittiği evdeki kız dışında kimse tarafından tanınmaması ise görünmezliğini farklı bir açıdan daha gösteriyor belki de.
Aslında sadece Fatma değil, dizideki diğer kadınlar da bir ölçüde görünmezler. Mine, Ekber’in sevgilisi, Kadriye… Hikaye özellikle Mine’yi anlatırken yüzeysel kalsa da diğer kadınların da hayatına ışık tutuyor. Fatma her ne kadar görünmezliğiyle bir yere dokunsa da diziyi vicdan ve adalet terazisinin dışında kalarak izlemek zor. Attığı bazı adımların arkasından Fatma'yı sevmek, takdir etmek zorunda hissetmediğim için de bu hikayeyi ayrıca sevdim.
Fatma, hem çok tanıdık hem de çok evrensel hikayesiyle bir yerinden kalbinize dokunacak bir hikaye. Umarım dünyanın her köşesinde çok izlenir, çok sevilir. Özgür Önurme beni Fatma’yla çok heyecanlandırdı, dilerim aynı heyecanla nice projelerini izleriz.
Emeği geçen herkesin ellerine sağlık.