Fazilet Hanım ve Kızları: Ya beni bırak, ya sarıl bana…*

Hep gülsün yüzünüz...

Yağız’ın vedası, Hazan’ın sarılamayışı, Yağız’ın gitmeyişi, Hazan’ın sarılışı…

Öyle durdum düşünüyorum. İlk günden son güne kadar Yağız’ı, Hazan’ı, YağHaz’ı… Kim Yağız ve Hazan… Dost mu, arkadaş mı, düşman mı, aşık mı, yol arkadaşı, aileleri bağlantılı iki insan mı?

Hepsinden biraz sanki ama hiçbiri tam değil, hiçbiri net değil.

Aşk kısmına kızanlar olacak. Ben Hazan’ın Sinan’a içini açtığı bir tek sahne hatırlıyorum, o da babası için ağladığı… O kadar. Sinan, Hazan’ın kim olduğunu bilmiyor. Tanımıyor. Hazan sürekli tek bir adama konuşuyor, tek bir adama uzun uzun cümleler kuruyor, tek bir adam ile hayatını yoluna koymak için uğraşıyor, tek bir adam ile annesinin kardeşinin peşinden koşuyor. Sinan da sevgilisi işte… Orada bir yerlerde duruyor.

Bu benim fikrim değil, bu benim gördüğüm. Sinan ve Hazan bir kere derin bir sohbet etmedi. Sinemaya gitmekle, parklarda el ele yürümekle sevgili olunmaz. Lise sevgililiği belki ama onların yaşlarındaki insanların bekledikleri bu değildir diye düşünüyorum.

Hazan kapılarını zor açan, sınırları olan sınırların içinde yaşayan biri. Yağız gibi… Bu iki insan, birbirlerinin en derin yaralarına baktılar. Birbirlerine sarılıp ağladılar. Birbirlerine sığındılar. Bu iki insan her acıdan, her zorluktan, her hengameden birbirlerine yardım ederek çıktılar.

Yağız, hayatlarına bomba gibi düşen bir anne kıza sırf Hazan’a değer veriyor diye destek oldu. Fazilet’i otobüslerden döndürdü, Ece’yi tuvaletlerden kurtardı. Sırf Hazan için, ona değer verdiği için.

Kardeşi üzülmesin, acı çekmesin diye Hazan ile onu barıştırdı. Kendinden geçti, kardeşini düşündü. Yağız hiçbir zaman kendini odak almadı, kendi derdine düşmedi. Hep önce başkalarını düşündü. 


Sarılma, sarılırsan gidemem...

Herkesin hissine, beklentisine, kalbinde sakladığı çifte saygı duymakla birlikte ben bu sahnenin içinden çıkamıyorum.

Hazan’ın titreyen sesinin, gitmesini istemeyişinin, gitmesin diye ağlayışının, nefret ettiğini söylediği an hızla düzeltişinin, sarılmaya yeltendiğinde Yağız’ın bir adım geriye çekiliğinin… Hiçbirinin içinden çıkamıyorum. Hazan, Yağız’a aşık değil, değil mi? Eminiz.

Dostluğa, arkadaşlık bağına lafım yok. Hazan zaten orada bunlar için de ağlıyor. Sığındığı, saklandığı, omzunda ağladığı adam gitmesin istiyor… Haklı, Yağız Egemen’in hayatında biri olsam ben de gitmesin diye ağlardım.

Hazan biliyor, içten içe biliyor, Yağız giderse eksik kalacak…

Hazan isterse hayatının sonun kadar Sinan’a aşığım desin, evlensinler, mutlu olsunlar, çocukları olsun… Sonsuza dek birlikte yaşasınlar. Hazan, kalbinde, en derinlerde bilecek Yağız Egemen onun için ne demek.

Yağız, babasını zehirlemekle suçlanan Ece’ye rağmen Hazan’ın yanına gitti. Çok aşığım, çok seviyorum, ölüyorum diyen Sinan o sırada keskin hükümler veriyordu. Bu tabii Hazan’ı ilgilendirir, isterse buna rağmen gitsin boynuna sarılsın. Yağız koştu geldi ya, tuttu Fazilet’i onunla birlikte, durdu yine Hazan’ın yanında bana yeter. Bana Yağız Egemen’in aşkı yeter.

O gitmeden, o bitmeden, o bu hikayeden çekilmeden ben de yerimden kıpırdamam.


*Birhan Keskin

Yazıda kullanılan fotoğrafların her biri DairCitrine eseridir, kendisine teşekkürler. 

 




BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER