“Doğurmayacaksın!” baskılarından fillerin yanından
geldiğinde karşılaştığı minik adama kadar babalığın ‘b’sine sahip olmayan Kerim
Cevher, Mehmet’i kucağına aldıktan sonra sanki mutasyona uğradı. Önce kendini
geriye çeken, bağ kurmak istemeyen bir adamken Hülya’nın da katkılarıyla
kendini bıraktığında önce Mehmet’e baba olurken, sonrasında televizyon
dünyasının parmakla gösterilecek babaları arasında yer edindi kendine.
Hayatın kendisine getirdiği en büyük sürpriz Hülya mı Mehmet
mi bilinmezken o bu sürprizleri sindire sindire yoluna devam etti. Her ne kadar
yere düşen burnunu yerden kaldırmadığı zamanlarda minik sürprize zerre değer
vermemiş olsa da. Kerim’in Mehmet'e babalığı üzerine söyleyebileceğim tek olumsuz şeydir
Filiz’den Mehmet’i aldırmasını istemesi.
Mehmet, Kerim’in hayatında çok farklı bir yere sahip. Çünkü
Mehmet sayesinde değişti, bugünkü Kerim oldu. Belki de Memo, Hülya’yı bu kadar
sevmese Kerim Hülya’dan böylesine etkilenmezdi. Belki de kafasına taş fırlatan
hırçın çocuğun nasıl da merhametli bir kadın olduğunu görmese aşık olmazdı
Hülya’ya.
Öte yandan Mehmet’i kaybetme korkusuyla bir an bile
yüzleşmedi Kerim. Çünkü biliyordu ki; Filiz, Mehmet’i alsa bile asla Kerim’den
ayırmazdı. Hatta Kerim de onlarla birlikte yaşasın ister, evinin kapılarını
sonuna kadar açardı. Haliyle bu durum Hülya’nın sınavlarını arttırırken Kerim’e
sadece rahatlık verdi.
Kerim’in Mehmet’i karşısına alıp da konuşmasını seviyorum.
Kerim’in babalığını ‘konuşma’ üzerine kurmasını, bebekleriyle sohbet
edebilmesini seviyorum.
Yazı devam ediyor...