Süleyman | Öyle Bir Geçer Zaman ki
Beelzebuby
Herkes Kanuni Sultan
Süleyman'ın Rodos seferine kafayı bozmuşken, ben ''Asıl Muhteşem
Süleyman burada!'' diye haykırırdım her yerde. 60larda ''kanka,
buddy, bro'' denmezdi belki ama Süleyman ile Soner parmaklarını
kesip kan kardeş olacak kadar samimiydiler. Her eve lazım
Süleyman'dı o, doğru yerde ve doğru zamanda bulunmakta üstüne
yoktu. Hatta dizideki herhangi birinin başına bir iş gelse,
Süleyman'ın tam zamanında imdada yetişip onları kurtaracağını
bilirdik. Tabii Soner'in de g*tünü başını toplamak gibi bir
görev edinmişti kendine, 'maaşlı çalışan' kimliğinin arkasına
saklanarak.
Onun en büyük
özelliği ise konulduğu kabın şeklini almasıydı. Mekteb-i
Sultani'den mezun olan Süleyman, yeri geldiğinde romantik bir
Fransız erkeği olup Soner ve Aylin'e serenatlar yapar, yeri
geldiğinde alır elektro gitarını Pink Floyd'a selam çakar, yeri
geldiğinde de çift el silah kullanıp Soner'in düşmanlarına
korku salardı.
Kanka diyorsak ideal
kanka olmalı tabii. Yaptığımız yanlışı suratımıza vuracak,
gerekirse bizi tokat manyağı da yapacak biri. Süleyman, Soner için
adeta bir hayat koçuydu bu bağlamda. Soner her ne kadar bildiğini
okusa da; Süleyman, iğneleyici lafları ile harmanladığı mizah
anlayışıyla alttan alttan Soner'e ders verirdi. Tahammülü zor
bir adamdı çünkü Soner, sürekli sırtı sıvazlanması gereken
biriydi. Soner'in en depresif, dengesiz hatta ergen aşık
dönemlerinde hep onu ''yav he he'' diyerek alttan almış, olmadı
bir şişe şarapla gelmiş, olmadı ''kanka ya, sana kız mı yok''
demiş, olmadı ''seviyorsan git konuş bence'' ayarı vermiştir.
Yani iyi günde, kötü
günde, hastalıkta ve sağlıkta onun yanında olan tek kişi
olmuştur.
Bir kanka düşünün,
takım elbisesini hiç çıkarmasın yani yatağa bile öyle girsin.
Jilet gibi kanka. Takım elbiseli erkeklere bayıldığımı söylemiş
miydim?