Aydınlık ve karanlık gibi zıt hayatlar yaşayan Elmas ve Şehnaz’ın
iç dünyasına uzanan, Yeşim Ustaoğlu’nun son filmi Tereddüt vizyona girdi.
Çocuk yaşta kendinden oldukça büyük biriyle evlendirilen
Elmas, hayatını kocası ve kocasının annesinin talimatları altında geçirirken
bir sabah hayatı bambaşka bir yöne doğru çevriliyor. Kocası ve kocasının annesi
evde ölü bulunurken, Elmas da Şehnaz’ın çalıştığı hastaneye kaldırılıyor.
Elmas’ın yaşadığı yerdeki hastanede psikiyatrist olarak
çalışan Şehnaz ise, oldukça modern bir hayatın içinde yer alıp kendi dertlerini
içine atarken bir gün kıyıyı aşan dalgalar gibi içine attığı her şeyi kusuyor.
Elmas ve Şehnaz, tamamen farklı hayatlara sahip olsalar da
hayatlarını derinden etkileyen bir ortak noktaları var: Hayatlarındaki
erkeklerin baskılarına maruz kalmaları.
Çocuk gelinler, bu ülkenin kanayan yarası. Keşke sadece
filmlerde karşılaştığımız hikayeler olsa onlarınki. Elmas da çocuk gelinlerden
biri, belki de hayatı birçok çocuğumuza göre çok daha iyi. Ama ne fark eder?
Okula gitmesi gereken yaşta, yatak örtüsünü dümdüz serip, kayınvalidesinin
insülin iğnesini yapıp, evini temizleyerek geçen günleri geceye döndüğünde kocasının
yatağına girmek zorunda olan bir çocuk o. Her gece “Allahım ne olur gelmesin.”
diye dualar eden, ilişki sırasında yorganları avuçlayan, sonrasında iki büklüm
tuvalete koşan bir çocuk.
Elmas, okula giden kızların arkasından iç geçirerek baktığı
an gözümden akmaya başlayan yaşlar, son sahneye kadar hiç durmadı. Elmas’ın
kocasıyla yatakta geçirdiği anlarda, annesiyle hayali hesaplaşmasında,
babasından bahsetmesinde ise kıyıya vuran hırçın dalgalar gibi çağladı
gözyaşlarım. Elmas baktı, ben ağladım. Elmas titredi, ben ağladım. Elmas
ağladı, ben ağladım.
Ecem Uzun, Elmas’a öyle bir hayat vermiş ki… İşini hakkını
vererek yapmaktan çok öte bir şey onunki. Annesini dikenli bir güle benzetip,
içini döktüğü o sahne ders niteliğinde okutulacak kadar önemli. Duygu
geçişleri, değişen ses tonu, ifadesi, mimikleriyle aynı bedende iki farklı ruh
yaşatan Ecem Uzun, muazzamdı.
Elmas’ın iç dünyasına uzanmaya çalışırken aydınlığa bakan
Şehnaz’ın, Cem’in yanında buğulanan gözleri de başka bir kadın hikayesine
götürüyor seyirciyi. Uzaktan bakıldığında her şeyin sorunsuz göründüğü bir
dünya onlarınki. Birbirlerini seven, kendi ayakları üzerinde duran iki insan…
Şehnaz’ın Cem’in gerçek yüzünü görüp, iç dünyasında çıktığı
yolculuk, tıpkı dalgaların kıyıya ulaşmaya çalışması gibi usul usuldu. Cem’in
karanlığından meslektaşının aydınlığına uzanması da.
Yazı devam ediyor...