Bana Sevmeyi Anlat: Çözmeyin demiyorum, çözün ama yavaş yavaş!

Bana Sevmeyi Anlat: Çözmeyin demiyorum, çözün ama yavaş yavaş!
#DirenLeyper
Pazartesi günleri kendimi Ay Yapım'ın dizisi İçerde'yi izlemeye tam da alıştırmışken, Fox Türkiye’nin son hamlesiyle Bana Sevmeyi Anlat’ı sahiplenmeye çalışan azınlıktan birisiyim demek doğru olur sanırım. Bir önceki yazıda, yapılan program değişikliğinin neden olduğu hayal kırıklığından ve diziyi sevenlerin tepkilerinden detaylıca bahsetmiştim. Geçen hafta, Pazartesi günündeki ilk sınavını veren Bana Sevmeyi Anlat, Total’de 23. olmuş ve gün değişikliğinin sonuçlarına dair tahminleri malesef doğrulamıştı. Bu Pazartesi günü listedeki yeriyle ise tehlike çanlarının daha da yüksek sesle çalmaya başladığını görebilirsiniz. Dizi, 13. bölümüyle aynı grupta toplamda 31. sıraya geriledi.

Kendimce, bu hafta izlediğimiz 13. bölümün 12. bölüme oranla fersah fersah iyi olduğunu düşünüyorum. Bir önceki bölümü izlerken tek yaptığım “bunu da mı çözüyorsunuz??” diyerek tırnaklarımı yemek olmuştu, hem de Alper-Leyla cephesinde güzel gelişmeler olmuşken. Ancak tabii ki dizinin devam etmesini isteyen bir izleyici olarak esas oğlanla esas kızın bu kadar net birbirlerine koşmalarını ve engelleri üçer beşer aşmalarını istemiyorum. Bu yüzden olsa gerek 13. bölümü daha tempolu, daha lezzetli buldum. Hani bazı hastalar ölmeden hemen önceki günlerinde birden iyileşirler ya, umarım bu dediğimden olmuyordur ama cidden bana daha da iyiymiş gibi geldi bu son yayınlanan bölüm.

Bölümün numarası 13 olduğundan mıdır nedir, tabii ki yine düşündüren ve kıyamet alameti gibi gelen noktalar oldu. Bir kere ilk on dakikada hem Alper’in Leyla’ya iç eriten aşk itirafını hem de Berna’nın 8 aylık komadan zınk diye uyanmasını izlemiş olduk. (Çünkü yılan kadın olmak bunu gerektirir) Her ne kadar 14.bölüme dair gördüğümüz tek fragmandan Berna’nın işleri daha da karmaşıklaştırıp, belki de hikayeyi uzatacağını düşünsem de bir hikayede komadan uyanan karakterin kötü bir alamet olabileceğini düşünüyorum. Çünkü Berna’nın uyanması demek, Alper’in Leyla ile işleri daha da netleştirmesi ve Hakverdi ile ortak planlarını hızlandırması demekti. Nitekim öyle de oldu; Alper ve Hakverdi ile başlayan Sherlock Holmes şeması, Leyla’nın olaya dahil olması ve hafiyeleşmesiyle Üç Silahşörlere dönüşmüştü ki, Ezgi’nin de istemeden aralarına katılmasıyla Fantastic Four’a bağladılar. Bir de Alper’in orta çağ ambiyanslı aşk ilanı ile bu bahsettiğim bol çözülmeli viraja hızlı şekilde girmiş oldular galiba. Bu noktada şunu belirtmekte fayda var; bunları yazıyorum ama çok bildiğimden, güzel tahmin ettiğimden ya da böyle olmasını istediğimden falan değil... Tam aksine, bana kalsa ben 2 yıl daha izlerim şu diziyi.

Berna’nın uyanması, Leyper aşkının lansmanı, Haşmet’i göçertme timinin genişlemesi derken, diğer küçük hikayeleri de unutmamak lazım. O yüzden düşündüren diğer detaylara geleyim. İlk olarak daha önce belki ucundan azıcık ima edilen Canan’ın Haşmet’e aşık olması durumuna değinmek istiyorum. Her ne hikmetse Leyla sabah yanına gittiği Canan’ın onu sıkıştırmaları sırasında, böyle gökten iner gibi Canan’ın aslında Haşmet’e aşık olduğunu anlayıverdi, anladığını da ima etmekten geri durmadı. Aslında güzel bir işbirliğine yol açmasını dilerim. Sonuçta Leyla Haşmet’le evlenmek istemiyor, Canan da Haşmet’in Leyla ile evlenmesini istemiyor. Burdan yürüseler ne ala... Ama şunu da söylemeden geçemiyorum: Canan çelik gibi, dağ gibi bir kadın ve Haşmet’te aşık olunacak ne gördüğünü bir türlü anlayamıyorum. Sonuçta Canan Haşmet’in kirli işlerini bilmiyor, bildiği adam çirkin ama zarif, başarılı bir işletmeci. Canan kalibresindeki bir kadının Haşmet’ten daha ‘büyük’ bir adama aşık olmasını beklerdim. Gönül işte ota da...

İkinci nokta da Salih ve Canan meselesi. Salih yıllar önce kendisini ve çocuğunu bırakıp giden Nezihe’yi birden burnunun dibinde buluverdi. Daha önceki bölümlerden Salih’in intikam almayı istediği hissini hiç almamıştım ama o da öyleymiş. Bu Salih-Canan sırrı ile ilgili şaşırdığım asıl durum hem Salih’in hem de Ezgi’nin, Leyla’nın öz annesi için çalıştığını bile bile, bu konuda gizliden bir uzaklaştırma zahmetine bile girmemesi. Resmen bombanın geriye sayışını izliyorlar. Hele de Ezgi, Salih’in artık burada olduğunu bilmesine rağmen bu insanları bir nebze olsun ayrı tutmaya çalışmıyorken! Adam ailesiyle birlikte Haşmet’le yaşıyor ve Haşmet’in en yakın dostlarından birisi Canan... Bunca detay yüzünden olsa gerek, bu Nezihe/Canan-Salih (ve haliyle Canan’ın Leyla’nın annesi olması) olayının da sır olmaktan çıkmasını bekliyorum tez zamanda.

Üçüncü ve son olarak da Haşmet’in Leyla ile Alper yakınlaşmasından artık neredeyse emin olması ve kaynaklarını seferber ederek bu olayı araştırmaya başlaması dikkat çekici. Engin’in bu konudaki sessizliği ve bilmeze yatması ise Alper için Engin’in biletini kesmesini kolaylaştırmış oldu. Hakverdi de kamera olayına şahit olup haberini uçurarak kedi olalı bir fare tuttu. 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER