Geçmişimiz geleceğimizin pusulasıdır. Bugün Hülya’nın
gözlerine baktığımızda geçmişinin her anı film şeridi gibi gözümüzün önünden
geçer. Acıları, umutları, cesareti, korkuları, her şeyi…
Küçük Hülya, birçok şey öğrendi, öğrenmeye de devam ediyor.
Zayıflığın, acizliğin farkında Hülya; “Hep
kendini dövdürttürüyorsun!” sözünde nice acılar gizli.
Bir resmin içine
girmek isteyen Hülya, o kadar gerçek ki. Mutlu bir ailede nefes almak istiyor
sadece, huzur bulmak istiyor. Yoksullukla sınandığı kadar sevgisizlikle de
sınanmış çocukluğunda Hülya. Sibel Melek’in, komşunun gönderdiği etleri
heyecanla pişirip yağını damlata damlata yediği sahnede içi sızlamayan var mı?
Hülya “Baharları
herkes çok sever.” dediğinde ona kocaman sarılmak istemeyen var mı? “Korkmayı
hiç kimse sevmez.” dediğinde korkularını yok etmek istemeyen var mı?
Peki, Hülya’nın merhametinden etkilenmeyen? Hülya, kendi
derdi boyundan büyük olan Hülya, köydeki çocukları toplayıp Hatice Hala’nın
evine geldiğinde kalbimin içinde kelebekler uçtu güzel Hülya!
Yazı devam ediyor...