Geçtiğimiz sezonda öyle bir yerde finali yazısını görmüştük ki aklımız soru işaretleriyle dolup taşmıştı. Üç ay çok uzun bir zaman dilimiydi. Bekleyecektik. Bekledik de. Hatta haddinden fazla bekledik! Tüm bu beklediğimiz zaman zarfında stalkamadığımız hesap kalmadı. Diziyle alakası olsun olmasın, beğeniler, bahsedilmeler ve hatta medya bile Meltem edasıyla tarandı. Cevap aramadığımız yer kalmadı. Ölüverecektik habersizlikten!
Kolay mıydı ya bir koca Poyraz'dan ayrılmak? Acı çoğumuzun eline vurdu, yazdık. Yazmasaydık da ağlayacaktık zaten... Derken, fragmanlar gelmeye başladı... Fakat o da nesi? Ortalıkta minicik, mininicik de olsa bir Poyraz Karayel yoktu! Kendi kendimizi "Adı Poyraz Karayel dizinin... Yok canım, öldürmezler!" diye telkin ediyorduk ama belli de olmazdı şimdi. Nereden bilsindi bunca izleyen, yapımın ve senaristin konuya bakış açısını? Belki de İlker Kaleli çoktan başka projelere yol alınmıştı da saklı tutuluyordu.
İşte izleyici böyle böyle muhakeme yeteneğini ve aklını yitirdi. Üç aydan fazla bekledik. Elimizde üç fragman, bir adet bölüm özeti ve fotoğraf galerisi dışında bir bilgi yoktu bu sürenin sonunda.
Yeni bölüm günü gelince internetten paylaşılan her bilgi kontrol edildi... Çıldırayazdık! Hiçbir şey yoktu... Bölüm başladığında herkes ekranın başına kuruldu ve pür dikkat izlemeye koyuldu... Jenerikte bile adı yazmıyordu!
Zalim kader trikotajla hiçbir ilgisi olmamasına rağmen ağlarını mı örüyordu? Poyraz Karayel de mi o atlardan birine binip gitmişti de bizi demirin tuncuna bırakmıştı? Gözlerimize inanamıyorduk... Winterfell ve Duvar'daki Jon Snow bekleyişi bile bu kadar uzun sürmemişti. Kit Harrington aşırı hızdan radara girdiğinde
Jon Snow'un ölmediğini söyleyip cezadan yırtabilmişti ama biz İlker Kaleli'den tek bir ses alamamıştık
MaviBlack reklamı dışında...
Tam umudumuzu yitirip "Ayşegül de evet dedi zaten, kapa kapa sana yazmasın... Ağlayacağım ben!" demek üzereyken Ahmet Poyraz Karayel ekranda belirdi! Bir Ahmet Poyraz Karayel ekranda ancak bu kadar belirebilirdi! Başkası olsa delirirdi ama Poyraz Karayel'ci zaten deliydi, sevinçten ne yapacağını bilemedi. Yurt genelinde ve dış temsilciliklerde kutlamalar başladı, şenlik ateşleri yakıldı, 40 gün 40 gece sürecek şenlik için bolca tweet atıldı.
Beğendiğim birkaç tweeti Poyraz Karayel'ciler için seçtim. Okurken mutluluktan ağzımızın kapanmadığı geri dönüşlerin efendisi Poyraz Karayel için bir dakikalık saygı duruşu ve hemen ardından Poyraz Karayel'ci marşı ve kapanış.
Yayınlanan fragman ile canımız yansa da hikayemizin tam gaz devam ettiğini görmekle de yetinebiliriz bir süre. Acı çekseler de hayattalar, sonraki haftalarda da evlerimize konuk olmaya devam edecekler. Belgelerle konuşuyorum...
Bknz.:
Bu garantileri de aldıktan sonra bir sonraki bölümü beklemek dışında bir şey kalmıyor biz Poyraz Karayel'ciye. Şimdi başlarında bir bela var; Ayşegül, Poyraz'ı yumruklarıyla nakavt etmeye niyetli, canının acısını bir o biliyor. Belli ki kısa bir süre de olsa kimseyi Poyraz'ı gördüğüne inandıramayacak gibi ama hepsine gönül rahatlığıyla "Olsun..." diyebiliriz. Sonuçta bir hikayemiz var ve o hikayemiz bitmedi!