Poyrazcım Karayel'e mektup

Poyrazcım Karayel'e mektup
Canım Poyraz, canımın içi Poyraz,

Sana bu satırları yazdığım sırada hayatta mısın değil misin onu bile bilmiyorum. Aslında biliyorum zira seni mezara koyduklarını ve üstüne toprak attıklarını kendi gözlerimle gördüm ama işte bazı insanlar mucizeleri o kadar sıradan hale getiriyorlar ki, yenildiklerine bir türlü inanamıyoruz. Sen de bu insanların en başında geliyorsun elbette.

Seninle geçirdiğimiz aylar boyunca her anını şefkat soslu bir hayranlıkla izledim. Şefkat çünkü dünyanın en güzel Ayşegül’üne âşık ama ona bir türlü kavuşamayan bir sevgiliyken de, oğluna kavuşmak için ülkenin en büyük mafyalarından birine kafa tutan bir polisken de küçücük bir çocuk gibiydin, insanın sevdikçe sevesi, hayata ‘Onu bırak, sıkıyorsa gel beni al’ diye kafa tutası gelirdi. Hayranlık çünkü komşunun babası hayırsız oğluna ödev yaptırırken kendi oğluna bakar gibi, apartmandaki emekli albayı hayata tuttururken kendi babana bakar gibi hayat akardı gözlerinden. Yıllar sonra bulduğun kardeşini de, âlemin en kanlı mafya babalarından Bahri Baba’yı da, senden nefret eden Sadrettin’i de sevecek kadar devasa bir kalbin, kendinden başka herkesi düşünecek kadar incelikli bir zekân vardı. Tüm o sarsak ve serseri duruşunun altında ne olursa olsun sana güvenebileceğimize inandırmıştın bizi.

Sana bakarken sevdiğim kim varsa onları görüyordum gözlerinde, bir dakika bile düşünmeden kendimi emanet edebileceğim kim varsa alayının cesaretini yüklüyordum omuzlarına. ‘Kimi sevsem sensin’ diye şaşırıyor, şaşırmaktan kalan vakitlerimde buna seviniyordum. Senin Ayşegül’e kavuştuğun her gün Sevgililer Günü, onsuz kaldığın her an Müslüm Gürses’ti bir nevi. Sinan’ı sana göstermediklerinde bir şehir dolusu çocuk üzüntüden kahroluyor, sen Sinan’la polis arabasında telsizli turlar attığında çocuk parklarından kahkahalar yükseliyordu. Sen ne kadar mutluysan ben o kadar mutlu, sen ne kadar üzgünsen ben on katı üzgündüm. Aklıma takılan ne varsa hepsini seni göreceğim güne saklıyor, tek seferde bitiriyordum cümlesini sayende.

Şimdi senin gittiğine inanmamızı bekliyorlar, yok efendim Ayşegül başkasını seviyormuş diyorlar. Kış da geliyor bir yandan. Yoksa dediğin gibi ‘Ülkemizde yazlar sıcak ve ter kokulu, kışlar soğuk ve yalnız mı geçer?’ Olmaz bence öyle, ne de olsa Albay boşuna demedi ‘Yaşamak insana çok yakışıyor be evlat’ diye. Bekliyoruz seni.

Çok sevgiler,

Zeynep

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER