Bir Defne Topal Savunması

Belki bir oyunla başlamıştı her şey ancak zaman içerisinde o kadar güçlü bir aşka dönüşmüştü ki aranızdaki Defne bu duyguyu kaybetmek istememiş ve hep susmuştu. Hani bazı sırlar tutuldukça açıklanması daha da zorlaşır ve ne kadar geç açıklanırsa etkisi de o kadar büyük olur ya; sizinki de bu türdendi. Tabii ki sizin karakterinizin de bu korkuyu perçinlediğini söylemem gerekir. Gözünün paranızda olmadığını evinden çıkması gerektiğini bile size söylemeyerek kanıtlayan Defne’nin evi satın aldığınız zaman terastaki bağrışlarını hatırlıyor musunuz? “O dimdik duruşunla, duvarları sen araya örüyor olabilir misin? Hiç düşündün mü? Hep doğrusun, her zaman doğru yerdesin. Senin yanında hata yapma lüksüm yok. Ama ben insanım.  İnsan. Hatalarım var, korkularım var, endişelerim var. Kusursuz değilim, olamam da.” Daha önce aynı sözleri şirkette hapis kaldığınızda da dile getirmişti. Sizin o kusursuz duruşunuz ve kesin yargılarınız de bir anlamda Defne’nin açıklamasına engel olmuştu gerçekleri. Hataya hiç tahammülünüz olmadığını belli etmeniz korkusuna korku katıyordu onun. Hiç istemediği halde dedenizi nişana getirme hatasına düştüğünde verdiğiniz tepki de, onun bu korkusunu onaylar nitelikteydi. Her ne kadar sonradan gurur yapmayıp aşkınızın peşinden Manisa’ya gitmiş olsanız da, sürekli hiç düşünmeden ani tepkiler verip çok büyük kararlar almanız onu hep gerçeği söyleme fikrinden uzaklaştırmıştı.
 
Annesiyle babası gittikten sonra her şeyi kendi yapan, kendi ayakları üstünde duran ve kimseden yardım istemeyen müvekkilim hayatında ilk defa çaresiz kalmış, birinin uzattığı eli tutmak zorunda kalmıştı. Neriman İplikçi’ninkini... Evet bu eli tutması aslında kaderin ona oynadığı bir oyundu sizinle bir araya getirmesi için. Yaşadıklarıyla onu olgunlaştırmış, hayatının en büyük aşkını yaşatmıştı. Ama bir yandan da ilk defa birisine bağımlı bırakmıştı. Sizden ev konusunda bile yardım istemediğini düşünürsek onun nasıl biri olduğunu zaten siz de fark edersiniz. Bir gün gideceğinize o kadar eminki, size bağımlı olarak yaşayıp yapacağınız iyiliklere alışmaktan nasıl korkuyor. Eğer alışırsa çünkü gittiğinizde eskiye dönmek daha da zor olacaktı onun için. Kendisini gerçeği açıklamakla tehdit eden yengenize yenik düşüp dedeyi gizlice nişana getirdiğinde terk ettiğiniz gibi... Evet, şimdi öğrenmiş oldunuz istemediğiniz halde sizin sözünüzü çiğneyip Defne’nin dedeyi çağırmasının nedenini. Yine sırrın yüküyle hataların en büyüğünü yapmış ve sizi kaybetme ihtimaliyle karşı karşıya kalmıştı. O da dayanamıyordu artık. Neşeli, deli dolu Defne sırtındaki küfeyle yürümekte zorlanan bir kaplumbağa gibi yavaş hareket eden bir kaplumbağaya dönüşmüştü. Siz ormana gittiğinizde müvekkilimin yengenize olan bağrışlarını duysanız daha iyi anlardınız onu. “Mahvettiniz siz beni, beni de mahvettiniz hayatımı da... Ben Ömer’e aşık oldum diyorum. Siz olmasanız bir an bile onu üzüp kırmayacaktım. Hep sizin oyunlarınız. Hep menfaat, kötülük. Sizin yüzünüzden yalancı biri olup çıktım. Ömer’e oyun oynayıp duruyorum. Ben böyle biri değilim. Böyle olmak istemiyorum. Tek istediğim var: o da Ömer ile sakin mutlu bir hayat. Sizin yüzünüzden kendimden nefret ediyorum” diye isyan ederken gözümden akan yaşlar kalbimi delip geçti. Hani siz Defne’ye yüzüğü çıkarırken “Neden sürekli yanlış yerlerde geziniyorsun. Sanki bile bile benim bam telime basıyorsun. Yapmak zorundaydım, elimden başka bir şey gelmedi. Neden sürekli başka insanların laflarıyla kendini yönlendiriyorsun? ‘Bunu yapamam bana doğru gelmiyor’ demek çok mu zor?” dediniz ya; o da aslında dediğinizi yapmak ne kadar istiyordu bilemezsiniz. Ama işte sizin onu her hata yaptığında terk etmeniz, bir şekilde onun motivasyonunu yok ediyordu. Ta ki Manisa’ya gidip aşkınızın büyüklüğünü gösterene kadar. Hatta bununla da kalmayıp nikah masasına yürürken “Bundan sonra hayatımız böyle olacak. Bütün bu kalabalık dağıldıktan sonra biz kalacağız, ikimiz. Hayatımız boyunca birlikte olacağız. Aynı günü, aynı geceyi, aynı ömrü paylaşacağız birlikte. Mutluluk ve güvenle... yıllar geçecek, eskimeden, eksilmeden yaşayacağız. Yine birlikte. Ve ben hala kendimi şanslı hissediyor olacağım yanımda sen olduğun için. Senle bir olabildiğim için. İyi ki varsın!” sözlerini sarf edene dek... Müvekkilim kendisine bu kadar güzel sözler veren biriyle yalanlar üstüne bir başlangıç yapmak istemediği için Sadri ustanın sırrı gibi yıllar sonra ortaya çıkmasını beklemek yerine evlilik yeminini etmeden önce dile getirmeye karar verdi. Aylarca gelmeyen o cesareti, sizin bu muhteşem sözleriniz getirmişti. Bence bu hareketi bile onu temize çıkan delillerden biri olarak sayılabilir.


 
Peki, şimdi ne olacak?
 
Bir yıldır saklanan ve Defne’nin sırtında her gün daha da ağırlaşan sır artık deliğinden çıktı. Müvekkilim ruhen artık özgür. Ama siz onun masum olduğuna inanıp yanında olmadığınız sürece bu özgürlük neye yarar. Bu itirafla birlikte aslında bugüne kadar kafanızı karıştıran her şey açıklığa kavuştu. Müvekkilimin bugüne kadar  cevaplayamadığı tüm sorular tek bir itirafla cevaplarına kavuştu. Puzzle’ın tüm parçaları birleşti aynen evinizdeki karmakarışık duran resmin düzelmesi gibi... Defne Topal bu aşk için her ikiniz için de hayatının en büyük savaşını verdi. Hiçbir şey kolay olmadı, ama yaptığı her hata aslında kendisini kirletmemek adınaydı. Hatalar yapmıştı ama bu oyunun bir parçası hiçbir zaman olmamıştı. Sizin de hedef tahtası olmanıza izin vermemişti. Eğer cidden bugüne kadar Defne’ye söylediğiniz o büyük sözleri en içten duygularla dile getirdiyseniz, bu savunmayı bir paçavra gibi kenara atmayın. Ani kararlar vermeyin, yaşananları Sadri ustanın itirafından sonra yaptığınız gibi tartıp biçerek nereye koyacağınıza bakın. 10 yıldan fazladır kiralık olduğunu sizden saklayan ustanızı düğünde görmek, İtalya sokaklarında Ömer’in Defne’si diye bağırmanız, sürekli kırpılan gözler ve ortalıklarda dolaşan kalem ise zamanı gelince en doğru kararı vereceğinize olan inancımı arttırıyor. Tabi ki dağıtmak ve kaçmak sizin de hakkınız. Müvekkilimin sakladığı gerçeği bir kenara bırakın, hayatınızdaki en yakınlarınızın size kocaman bir oyun oynaması cidden çok yıpratıcı. Ama bilin ki; birçok oyuncunun yer aldığı bu oyunda Defne Topal da en az sizin kadar masum. Biri ilk affedilecekse bu müvekkilim olmalıdır. Yoksa zamanında oyun başarıyla sonuçlanmasın diye yaptıkları, çektiği acılar, sizin dile getirdiği o keskin sözler ve yaşanan ayrılıkların hepsi boşa gitmiş olur. Karar sizin hakim bey. 



Gecenin bir saatinde annenizin ölüm yıldönümünde elinde bir tencere dolmayla evinize gelen, her düştüğünüzde sizi kaldırmak için elinizi tutan, her daim yanınızda olduğunu hissettiren, uykusunda bile size huzur veren, derin derin nefes almanızı sağlayan, kalbinizi, ruhunuzu yani tatlı ancak bir o kadar serseri Defne'nizi affedebilecek misiniz? Er ya da geç bu sorunun cevabının 'evet' olduğunu içten içe biliyorum. Umarım bu savunmam bu sürenin kısalmasına ve ona en hafif cezayı vermenize yardımcı olacaktır. 
 
Saygılarımla,
 
Debbish
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER