Çok ama çok şaşıracaksınız
ama bu kadını pek yakından tanıyorsunuz. Evet, doğru! Bahsettiğim kişi Fikret
Gallo’nun ta kendisi... Gelmeden önce sizin kadın ruhundan anlamadığınızı iddia
eden, bu iddiasıyla Defne ile aynı evde yaşamanızı sağlayan, daha sonra iflas
etmenin sınırında olan şirketinizi bu çukurdan çıkmasına yardımcı olan,
geçmişte annenizle veda ederek ayrılmanızı sağlayan ve en sonunda size aşık
olan o kadın. Yaşadığınız o geçmişteki bir küçücük an yüzünden sizinle bir
geleceği olacağına inandığını biliyor muydunuz bu kadının? Üstelik tüm hikayeyi
bilmesine rağmen Defne’ye sevdiği adamla olması için parayı veren ancak sonra
erkeğin kim olduğunu öğrenmesiyle bu hikayeyi birden küçümseyen biri.
Müvekkilim itirafta bulunurken açıklamadı ama ben söyleyeyim, oyunu bilenler
arasında Fikret Gallo da vardı. O oyunun varlığı yüzünden Defne’nin aşkını
küçümsedi kendisi, hatta gizli bir savaş bile açtı müvekkilime. Ancak siz “Ben Defne’yi seviyorum. Hem de çok.
Aramızda çok başka bir şey var. Bana hayatta başka bir şey düşündürmeyen,
aklımı başından alan, bana derin derin nefes aldıran bir şey. Defne artık benim
içim. Şu anda burada olmaması bile huzursuz ediyor beni. Ben çok özlüyorum onu,
her an.” cevabınızla hem ona dersini verip Defne’nin intikamını almış, hem
de herkesi kendinize hayran bırakmıştınız. Bu arada haberiniz olsun Defne o
konuşmayı Neriman sayesinde telefondan canlı canlı dinledi. Ve işte o an
aslında yengeniz bu aşkın kötü cadısı olmaktan vazgeçti.
Tabii Gallo olayının
aşkınız ve Defne üstündeki etkilerini tahmin bile edemezsiniz. Gallo’dan aldığı
çeki “Her şey bitti buraya kadarmış. Sizinle artık hiçbir ilişkimiz kalmadı.
Kurtuldum. Ömer’e söyleyip söylemeyeceğimi bilmiyorum. Ama hiçbir yere gittiğim
yok. Bundan sonra Ömer’in dünyasında onun yanında olmaya devam edeceğim. O beni
sevdiği sürece, ben de onu çok ama çok sevmeye devam edeceğim” diyerek Neriman
İplikçi’ye vererek altın kafesinden çıkan müvekkilim yeni hayatına mutlu mesut
başlamaya niyetlenirken başına geleceklerden habersizdi. Gerçeği size
söylemediği sürece bu taşıdığı yükten hiçbir zaman kurtulamayacağını işaret
ediyordu aslında bu olaylar. Ayrıca bazıları da size bir araya getirmişti. Önce
iyilerden bahsedeyim isterseniz, sonra da acı verenlerden... En büyük faydası
bildiğiniz gibi evlenme teklifinizi kabul etmekle olmuştu. Bildiğiniz gibi daha
önce ne zaman işler ciddileşse Defne aranızdaki ilişkiyi yengenize ya da başkalarına
açıklamanızı istemiyordu. Çünkü yengeniz sizi hemen evlendirip sonra Defne’den
kurtulmanın peşine düşecekti. Ancak bu sefer özgürlüğünü elde ettiğinden dünya
aleme bu haberi duyurmaktan çekinmemişti. Artık bir gün belki ortaya çıkacak
gerçek dışında bir engel kalmamıştı. Gallo daha önce sizin aynı evde yaşayarak
unutulmaz anlar yaşamanızı sağladıktan sonra borç vererek mutlu sona aracı
olmuştu. (Bu arada Gallo, Defne’ye o çeki vermek adına Tranba ile iş yapmayı
kabul etmişti.) Ama çeki almak yengeniz ve kuzeniz için yeterli kalmamıştı.
Yaptıkları ayırma planlarını duysanız onlardan daha da nefret ederdiniz.
Özellikle Sude’nin... Kendisi çeki nedenini söylemeden düşmanınıza teslim
ederek bir anda müvekkilimi yepyeni bir kafesin içine soktuğunu biliyor musunuz?
Hem Sude’nin bıçak gibi saplanan “Defne
sen, nasıl söylesem kendine pek konduramıyorsun ama bayağı bayağı zengin avcısı
durumundasın. Aslında iyi de bir insansın, para kazanmanın başka yöntemleri de
var.” sözlerine maruz kalıp, hem de işten ayrılıp Passionis’e geri dönme
şansını kaybetmişti. Defne sürekli reddediyordu ya teklifinizi, nedeni buydu.
Tranba eğer işten ayrılırsa size Gallo’nun Defne’ye 200.000 TL’lik bir çek
verdiğini açıklayacaktı. Hatta bu şeytan ikili bununla da kalmadı, size tuzak kurdular.
Tranba, müvekkilimi zorla yemeğe çıkarttı ve Sude’de sizi aynı mekana getirerek
bunu görmenizi sağlamaya çalıştı. Neyse ki İso’nun son dakika yardımıyla bu
durum son anda kurtarılmıştı. Bu ikili yetmiyormuş gibi aynı anda Gallo’nun da
Defne’ye gerçekleri söyle baskısı da cabası.

Defne’nin Gallo’yu
kıskanıp Sinan’ların yazlık evine kaçtığı günü hatırlarsınız. Asıl nedeni
kıskançlık değil, herkesin gerçeği açıklaması için yaptığı baskılar ya da
sıkıştırmalarıydı. Borcunu temiz bir başlangıç yapmasına yetmiyordu. O da
farkındaydı her şeyi anlatması gerektiğini. Kendi olmaktan çıkmıştı artık. Ama
sizi kaybetmeyi de göze alamıyordu İso’ya da “Kaybetmeyi göze alamıyorum. Öyle güzel bakıyor ki; bir daha bana öyle
bakmayacak diye düşündükçe deli oluyorum. Bazen gece rüyamda görüyorum. Her
şeyi söylüyorum, anlatıyorum. Güya rahatlamışım ama Ömer bana öyle kötü bakıyor
ki, sanki kuyulara düşüyorum. Bu korkuyla yaşarken aklını kaybettim, delirdim.
Bir günüm bir günümü tutmuyor. Böyle bir kız değildim. Sence ben bayılıyor
muyum, bu duruma? Gelebilecek hem en kötü, hem de en iyi şey başıma geldi. Aşık
oldum, öküz gibi aşık oldum. Bunun için yargılayacaksan buyur. Sen benim nasıl
bir cenderenin içinde olduğumu biliyor musun? Herkes gidiyor ya da böcek gibi
basıyor benim üstüme.” sözleriyle dile getirdiği gibi. Bu isyanlardayken
karşınıza çıkmanızdı elmanın yenmesini de sağlayan. Korkusu ise susmasına neden
oldu. Sizinle yaşadığı her güzel anda, kaybetme korkusu beliriyordu. Özellikle
sizin Alp ve Şebnem’in düğünündeki “Çok
kızardım, bozulurdum. Kendimi, hayatımı, sevdiklerimi, ne bileyim her şeyi
yeniden sorgulardım. Çok yıkıcı olurdu. Bir yalanın üzerine inşa edilmiş bir
gelecek. Saklanan gerçekler, sırlar... Bir daha o insana nasıl güvenebilirsin
ki? Nasıl inanabilirsin? Nasıl sevebilirsin? Tepetaklak olur dünyan...”
cümleleriyle verdiğin tepkilerinizin ardından bu korku daha da körüklendi. Her
ne kadar siz devamında “senden vazgeçmek
deyince İMKANSIZ geliyor kulağa...” deseniz de onun bu korkusunu bitirmek
imkansızdı. İşte Defne’nin düğün sırasında çok üzülüp empati yapması da
bundandı. Eğer bir gün itiraf ederse sizin vereceğinizi tepkiyi önceden
kestirmeye çalışıyordu. Ama o da sizin gibi dürüstlüğe önem verdiğinde Alp’e
gidip gerçeği söylemeniz konusunda teşvik etti. Oyunsuz özgür Defne bunu
yapardı, aynen sizi kaybedeceğini bile bile nikaha beş dakika kala Ömer’in
Defne’sine yakışanı yaparak gerçekleri söylediği gibi. Yaşadığınız ilişkinin bu
gerçeği kaldıramayacağını bildiği halde açıklamıştı. Tabi o zamana kadar
yaşananlar ve söylenen sözler de onu bunu yapmaya teşvik etmişti.