17. Bölüm
Hülya çok korkuyormuş. Mutlu yuvalarını, Kerim’i, en çok da
Mehmet’i kaybetmekten korkuyormuş. Mehmet ağlıyor diye onunla beraber ağlayan
Hülya, Mehmet’in kılına zarar gelmesin diye kendini feda etmeye de razıymış.
Onun derdi, tasası Mehmet’in mutluluğuymuş.
Kerim de Hülya’nın korkularının farkındaymış. Her zaman
Hülya’nın yanında olacakmış ama Filiz meselesinden o da korkuyormuş. Birlikte
yemeğe çıktıkları bir akşam, Filiz’le karşılaştıklarında da bu korkularını
yeniden anımsamış.
Hülya, o akşam Mahir’i Filiz’in yanında görünce çok üzülmüş,
kızmış, kırılmış. Mahir’e küsmüş. Sonra bir başka akşam ablası Melek’in evine
yemeğe gittiğinde Mahir’le karşılaşınca kırgınlığını Mahir’e de anlatmış. Mahir
de ona kurduğu oyunu anlatmaya başlamış.
Kerim ve Mahir arasındaki gerilim ise bitmek bilmiyormuş.
Derken bahar gelmiş alabildiğince güzelliğiyle… Cevherler de
bu güzel havayı fırsat bilip çiftlik evine gitmiş ailece. Kerim ise uzaktaymış.
Ve Hülya’nın doğum günüymüş o gün. Hülya, Kerim’in yokluğunu hissediyormuş
içten içe. Kerim oğlan ise yalnız bırakmamış sevdiğini. Pastasıyla, hediyesiyle
çıkagelmiş sevdiğinin yanına. İşte o an bir kez daha doğmuş Hülya…
Yazı devam ediyor...