10. Bölüm
Hülya’nın en büyük korkusu kaybetmekmiş. Ailesini,
mutluluğunu, huzurunu, sevgiyi kaybetmek… Ve en çok da Mehmet’i kaybetmek.
Çünkü Hülya bir zamanlar canından bir can kaybetmiş. Mehmet’i kucağına
aldığında yaraları sızlarmış Hülya’nın ama bir o kadar da iyi gelirmiş Mehmet
ona.
Ve artık Kerim’i kaybetmekten de korkuyormuş Hülya. “Onunla
ben evlencem!” diye tutturduğu o güzel gözlü çocuk onu çok seviyormuş çünkü.
Sıkı sıkı sarılıyorlarmış birbirlerine, kalplerinde bir tutam korku varmış.
Hülya, korktukça köşeye sıkışıyormuş. Cem bir yandan Filiz
bir yandan sıkıştırıyormuş. Kerim, hiçbir şeyden şüphelenmesin diye gizli işler
çevirmeye devam ediyormuş Hülya. En büyük destekçisi ise yine Mahir’miş.
Aşk ise bir tarafı mutlu ederken, bir tarafı paramparça
edebilirmiş. Ya da şartlar çetinse iki tarafı da mutsuz… Hüseyin ve Melek, bir
yolun sonuna gelmişler. Melek, Kaya’yla evlenmeye karar vermiş. Onların nişan
yüzüklerini takmak ise Hüseyin’e düşmüş.
Hayat ise sadece aşktan ibaret değilmiş. Yaşamaya devam
edebilmek için çalışmak gerekliymiş. Ve kendi başına buyruk hareket etmeyi
sevse de Kerim sorumluluklarının farkında olan bir adammış. Madenlerde
çalışmaya başladığında ilk yaptığı şey çevreye zarar verip vermediklerini
kontrol etmek olmuş. Zarar veriyorlarsa gözünü bile kırpmadan kapatırmış
madeni. Çevre, onun için çok değerliymiş.
Bayram Cevher ise işlerine karışılmasına çok sinirlenmiş.
Baba ve oğulları arasında bir tartışma daha yaşanmış böylece. Bayram Bey, oğullarını
kovmuş; Süheyla Hanım’a da arayı bulmaya çalışmak düşmüş.
Yazı devam ediyor...