Ve tüm bu sorularımdan,
düşüncelerimden rahatsız olan, böyle anılmak istemediğini
iddia eden bir yapısı var Mehmet Günsür'ün. İtalyan Lisesi'nde
okurken delikanlılığı Beyoğlu'nda geçirmenin de etkisiyle
babadan arabayı kaçırıp bara gitmeler, bira-votkalarla kafayı
bulmalar, İstiklal Caddesi'ni 'keşfetmek' gibi tatlı tatlı
maceraları olmuş. İçinde hiç büyümeyen haylaz bir çocuk
varmış halbuki. Bu düzgün, sakin yaşantısında bazı bazı
delilikler yaptıran enerjisi de o çocuktan geliyor.
Durum böyle olunca yüzünü, bedenini
deforme edip ''kötüyüm ben!'' diye bağıran bir karakter oynamayı
ya da bir sit-comda yer alıp, tabularımızı yıkmayı da çok
istiyor. Kulağa hoş geliyor sanki... Ama bu isteğimizin
gerçekleşebilmesi için yönetmenler ve yapımcıların biraz daha
cesaretli olması lazım. Beğenilmesi garanti olan, tutacak işleri
piyasaya tekrar tekrar sürmek yerine risk almaları lazım Mehmet
Günsür'ün farklı bir şekilde karşımıza çıkması için.