Kiralık Aşk: Bir senede çok şey öğrendik!


Cansu Mimaroğlu
Biricik Korişimizin bana öğrettiği, daha doğrusu hatırlattığı en önemli şey vefadır. Her ne kadar, çok konuşan, lükse ve şatafata düşkün biri olsa da yeri geldiğinde dostlarına sahip çıkıp, zor zamanlarında onlara destek olmasını bildi. İlk fotoğraf makinesini hediye ederek Koray Sargın markasını yaratmasına vesile olan Sinan’a şirket kurması için gerekli parayı hiç düşünmeden çıkarıp vermesi, Passionis’te ortaklar arasında bir tercih yapma aşamasına geldiğinde onu seçmesi bunun en güzel örneğiydi. Adam o hiç sevmediği(!) Sinsirella’ya bile kucak açarak aşk acısını teselli etmişti yahu!

Neriman Hanım hayata ve ilişkilere dair pek çok tavsiye verdi aslında. Şahane hayatından vazgeçip bebek kakası temizlemek için can atan bir erkeğin nasıl yaratılacağını tüm ayrıntılarıyla öğretti sağolsun. “Erkekler böyledir hayatım!” konulu bir panel düzenlense baş konuşmacı olarak kendisini çağırabiliriz. Yine de tüm bu taktiklere ihtiyaç duymamayı temenni ediyorum.

Necmi, amcanın her zaman baba yarısı olamadığının canlı bir örneği benim gözümde. Kendi çocuğuna bile doğru dürüst babalık yapamamış birinden bahsediyoruz gerçi. Bakmayın şimdi davudi sesiyle ahkam kesmelerine. Şimdiki anlayışlı hali bu işin en başından beri olsaydı, olayların mevcut duruma gelmesini engelleyebilirdi.


Debbish
Koray'dan; egosantrik insanların aslında göründükleri kadar bencil olmadıklarını, bazı insanların hiç fark ettirmeden sevdiğini, aynı nehirde iki kere yıkanılmanın mümkün olmadığını, algılarımızın her zaman açık olması gerektiğini, vefanın hala bir semt isminden öte olduğunu, kötü yola düşsek bile asla doğrularımızdan vazgeçmemek gerektiğini, yemeğin özellikle de tatlının tüm acıların ilacı olduğunu ve seni çok kıracak sözler söyleseler bile onları affedebilmeyi öğrendim.

Neriman'dan; kadınların isterse eğer dünyayı yönetebileceğini, bizlerin görevinin keskin düşüncelere sahip erkeklerin hayatındaki siyah ile beyazın arasına grileri yerleştirmek ve hayatı daha yaşanılır kılmak olduğunu, olayları kontrol edemezsen olaylara yön veremeyeceğimizi, aşkta teknik ve taktik işe yaramasa bile bazen doğru zamanlarda atılan hamlelerin çok işe yarayabileceğini öğrendim.

Necmi'den; evliliğin bir kuralı olarak sevdiğin zaman kızsan bile sevdiğini terk etmenin imkansız olduğunu, erkek ne kadar uğraşırsa uğraşsın karısı onu ikna etmek isterse eninde sonunda bunu başarabileceğini, hayatta kimsenin yüzde yüz iyi ya da kötü olmadığını, bir şey hakkına kesin yargıda bulunmadan önce hikayeyi iki farklı taraftan dinlemek gerektiğini ancak tüm bunlarla birlikte eğer biri senin “canım” dediğin birinin kalbini kırıyorsa onu durdurmak için daha aktif olmanın önemini öğrendim.


Ilgaz Gökırmaklı
Gerçek olamayacak kadar güzel Koriş’imiz… Yeryüzünde patavatsızlığın yakıştığı tek insan olarak tarihe geçebilir. Biz seyirci ve Kiralık Aşk alemi arasında adeta bir köprü kendisi. İçimizden geçen her şeyi bugüne kadar takır takır söyledi. Ve her ne kadar o yüzünü pek görmesek de Koriş’imiz sevgi dolu, herkesin iyiliği için uğraşıyor. Ona yakıştığı kadar bizlere yakışır mı bilmiyorum ancak “hem bu kadar sevimli hem de bu kadar patavatsız olmak mümkün müdür?” sorusunun cevabının evet olabileceğini Koriş’ten öğrendim.

Neriman’a sevgimiz borsa değerleri gibi aniden artmakta ya da tam tersi yerin dibine kadar düşmekte. Bazen çok öfkeleniyorum ama kalbim hep onu sevmek, Defne’ye destek olduğunu görmek istiyor. Neriman’dan kadın erkek ilişkilerine dair altın değerinde bir sürü bilgi öğrendik. Hiç biri benim benimseyebileceğim bilgiler değil ne yazık ki. Fakat Neriman’dan yine de hayatımı güzelleştirecek şeyler öğrendim. İşin özü Neriman’dan Neriman gibi olmanın zararlarını öğrendim. Vazifem olmayan işlere karışmamam gerektiğini öğrendim. Kalbim ne kadar temiz olsa da işin içine kendi çıkarlarım girince yalan söylemenin ne kadar olay olduğunu ve kendimi durdurmam gerektiğini öğrendim. Dileğim, en kısa zamanda Neriman’ında yönünü doğrudan yana çevirmesi.

Bizim tanıştığımız Necmi ile şimdi Necmi arasındaki yedi farkı bulun desem, bana güler önüme 77 tane fark atarsınız. Büyük gelgitler yaşayan Necmi’nin nasıl olgunlaştığına şahit olduk. Bir yıllık maceramızda elbette Necmi’den ve hatalarından bir şeyler kaptım. Çok sevdiğim birinin ısrarlarıyla da olsa yanlış bir yola girdiğimde ne yapmam gerektiğini öğrendim Necmi’den. Yalnızca karşımdakini suçlamanın beni aklamayacağını, yeri geldiğinde taşın altına elimi koymamın en büyük iyilik olacağını öğrendim. 


Virgo
Koray’dan maskelerin kıymetini öğrendim. Hayatın en ağlamaklı, en ağdalı, en “total” anlarında bile bir mutluluk maskesi takıp, o hayatın içinden yürüyebilmenin ne kadar önemli olduğunu. Ayrıca özgüven denen şeyin aşırısının, her Allah’ın kulunda itici durmayabileceğini; bunun bazılarının alameti farikası olduğunu. Unutmadan bir de, esas maharetin çok biliyormuş gibi görünmek değil, her zaman çaktırmadan çok bilmek olduğunu ;)

Neriman'dan, hayatın içinde yol aldıkça, hayatın acı gerçeklerini hep daha da acılaştırarak yüzümüze tokat gibi çarpacak insanlarla karşılaşacak olduğumuzu öğrendim. Hayat aslında çarşaf gibi sakin bir deniz olabilecekken; mutlaka bir teknenin oraya demir atıp Serdar Ortaç çalmaya başlayabileceğini.

Necmi'den, her babalık yapamadığı an, insana bir babalık edenin olmasının ne kadar kıymetli olduğunu öğrendim. Sadece iyi niyetin iyi insan yapmadığını; iyi insan olmak için basiret ve cesaret gerektiğini.


Dilara Pamuk
Koray'dan; vefanın sadece bir semt adı olmadığını, en umursamaz görünen insanların en vicdanlı kişiler olabileceğini öğrendim. Hayatta her yaptığımız iyiliğin, mutlaka dönüp yine bizi bulduğunu ve saf olmanın ne kadar da kıymetli olduğunu öğrendim. İyi insanların gerçekten de var olduğunu ve yapılan iyiliklerin üstlerini mutlaka örtmemiz gerektiğini öğrendim. 

Neriman'dan; iyilik ile kötülük arasında gerçekten de görünmeyen, incecik bir çizgi olduğunu öğrendim. Ateşin altını harlamak için tuttururken, ateşi söndüren de olabileceğimi öğrendim. Kimsenin işine burnumu sokmamam gerektiğini, kimsenin hayatına müdahale etmemem gerektiğini, sonucun iyi olmasının "doğru yol"da olduğum anlamına gelmediğini öğrendim. Eğer bir gün, köşk ile doğurmadığım oğlum arasında sıkışıp kalırsam, köşkten vazgeçmenin ne kadar da doğru bir yol olacağını öğrendim.

Necmi'den; nasıl baba olunmayacağını ve nasıl amca olunmayacağını öğrendim. Tarafsızlığın; omurgasızlık olduğunu, konuşarak dünyayı ve sevdiklerimizin hayatını değiştiremeyeceğimizi öğrendim. Hayat arkadaşı olmanın bazen de suç ortağı demek olduğunu ama onun yaptığı her şeye göz yummamam gerektiğini öğrendim. İnşallah ileride, "yeğenim tarafından affedilmemenin ne kadar acı bir duygu" olduğunu da öğrenirim kendisinden. 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER