Cansu Mimaroğlu
Keşke Ömer de benim gibi Nihan’dan insan ilişkilerinin ufak üçkağıtlar üzerine kurulu olduğunu ve bazen bunları yemiş gibi yapmak gerektiğini öğrenseydi. Hayat o zaman daha rahat ilerlemiyor mu yahu? Hangimiz yola devam edebilmek için minik dolaplar çevirmiyoruz ki? Ben hiç yalan söylemem diyen en büyük yalancıdır. Nihan gibi, çevirdiğimiz ufak üçkağıtları kabul etmek daha dürüst bir tavır bence.
İnsanın bazen faydasızlığı ve asalaklığı bile işe yarar mı yahu? Yarıyormuş, ben bunu Serdar sayesinde öğrendim. Defne çok acılar çekmiş, çok gözyaşı dökmüş olsa da, neticede Serdar’ın sorumsuz davranışları sayesinde hayatının aşkı ile tanıştı. Belki başka bir yerde, başka bir şekilde de tanışabilirlerdi ama böyle bol virajlı yollardan geçmeselerdi bu kadar da güçlenmezlerdi. Yine de Serdar’a teşekkür edecek halim yok!
Dostluğu bilmez değilim elbette ama içinin nasıl dolu bir şey olması gerektiğini İso gösterdi bana bu dizide. Çıldırıp sinirlendiğinde dostunun yanında olmak gerektiğini, dosta gönül konulmayacağını, sinir olunmayacağını her seferinde vurguladı. Öyle ki, bu dizide Defne ile Ömer’den sonra izlemekten en keyif aldığım sahneler; her koşulda birbirine destek olan, sevinçleri de dertleri de birlikte yaşayan Defo ile İso’nun sahneleridir. Dostluğun sözlükteki karşılığına İso yazsak yeridir yani.
Debbish
Nihan'dan; saçmalasa bile herkesin hayatında doğruyu yanlışı söyleyecek bir deli dosta ihtiyaç duyduğunu, hamileliğin zor zanaat olduğunu, en mutsuz anlarda bile alaya alınabilecek şeyleri hatırlamayı, çekirdek eşliğinde yapılan sohbetin en keyifli sohbet olduğunu, ne kadar patavatsız olursak olalım konu sevdiklerimiz olduğu zaman her türlü sırrı en iyi şekilde tuttuğumuzu öğrendim.
Serdar'dan; insanların değişebileceğini, bazı acıların ancak başka bir mutlulukla onarılacağını, hiç aşkı tatmamış olanların hayatının renksiz olduğunu, bazen insanların bir yılda tüm ömre yetecek olayı yaşayarak olgunlaşabileceğini, büyürken ne olursa olsun bir yanımızın hep çocuk kaldığını, annesi ve babası tarafından terk edilmiş çocukların bu travmadan hiçbir zaman kurtulmayacağını öğrendim.
İso'dan; hayatta uğruna ölecek ve ölebilecek dostlar olabildiğini, korkunun ruhu kemirdiğini, mutlu olmak istiyorsak ilk şartın cesur olmak olduğunu, aşkta risk almanın önemini, sevdiklerimize tolerans göstermemiz gerektiğini, acıların paylaşınca azaldığını, dürüstlüğün özellikle de sevdiklerine karşı en önemli erdem olduğunu ve empati yapmanın önemini öğrendim.
Ilgaz Gökırmaklı
Nihan, Kiralık Aşk macerasında en gerçek, en samimi bulduğum kahraman oldu. O kadar bizden o kadar samimiydi ki, sanki Defne, Nihan, ben, İso aynı mahallenin çocuklarıydık . Nihan-Defne dostluğu, insanın sahip olmak isteyeceği cinsten. En yakın arkadaşı ile birbirinden nefret ederek başlayan bir ilişkiye sahip olduğum için, sevgilerine de hep inandım. Kısaca, Nihan sayesinde “nasıl gerçek dost hatta ondan da öte kardeş olunur” sorusunun cevabını tekrardan hatırladım.
Bu küçük oyunumuza vesile olan bir diğer isim de Serdar. Serseri ağabey imajı ile hayatımıza girse de sonrasında aile babası görüntüsü ile bizlerden geçer not aldı. Serdar kesinlikle kötü kalpli değil ama o kadar pasif ki, izlerken bazen sıkılıyorum. Fakat her şeye rağmen Serdar’ı seviyorum. Çünkü, hemen hemen her dizide karşımıza çıkan ‘klasik Türk abisi’ imajından fersah fersah uzak. Her zaman Defne’nin yanında, her şeyden önce ailesine sevgisi ile destek oluyor. Bu durumda Serdar’ın bana katkısı oldu. “Ne olursa olsun, aile herkesten önemlidir”
Eğer Kiralık Aşk evreninden birini gerçeğe dönüştürme hakkım olsaydı, oyumu İso’dan yana kullanırdım. O kadar özel benim için. Her hafta iyi bir dost olmanın kitabını yazan İso’ciğim hem bu kadar adaletli hem de nasıl bu kadar aklıselim olabiliyor, şaşırıyorum. Defne ile konuşmalarının her birinden bir ders çıkabilirim ancak öğrendiklerim içinden en değerlisi, “Sen iyiysen, kalbinde iyi olana gider.”
Virgo
Nihan’dan ortak olmanın kıymetini öğrendim. Her insanın yanında bazen dert, bazen neşe, bazen intikam, bazen düpedüz şapşallık ortağına ihtiyacı olduğunu. Dostunla kafa kafaya verdin mi her türlü derde bodoslama dalmanın mümkün olduğunu. Ve dostunla bir kez kafa kafaya verdin mi, hataya düşmenin yalnız düşmekten daha kötü olmadığını.
Serdar’dan hayatta bazı insanların, büyük acılar çekmeden büyük mutluluklar yaşayabildiğini öğrendim. Hayatın adeta fay hatları üstünde yürüyüp, aşağı yukarı her depreme yakalanıp, hepsinden yarasız beresiz çiziksiz sıyrılacak kadar kısmetli insanların var olduğunu. “Doğuştan şanslı” dedikleri insanların, gerçek olduğunu.
İsmail’den doğru adam olmanın çok büyük erdem olduğunu; ama her zaman doğru olmak gerekmediğini öğrendim. Doğru olmaya da mola verilebildiğini, bunun ismine de insan olmak dendiğini.
Dilara Pamuk
Nihan'dan; gerçek aşkın beklemek ve sabretmek, asla yılmamak olduğunu öğrendim. Dost uğruna; mecazen çiğ tavuk yenilebileceğini, reel olarak da bir eve gizlice girip şekilden şekle bile girilebileceğini öğrendim. Dostun derdine ortak olmanın, çare olmaktan çok daha ötede olduğunu öğrendim. "Kız arkadaş" demenin, bakışlarla da anlaşabilmek olduğunu ve arkadaşın senin isteme törenininde, düğününde falan olmasa da, senin ona sonuna kadar tam destek olmaktan vazgeçmemen gerektiğini öğrendim.
Serdar'dan; kardeşimizin başına bela açtığımızı zannederken, onun mucizesini yaratabileceğimizi öğrendim. Perde asarken de insanın burnunun dibindekine aşık olduğu aydınlanmasını yaşabileceğini, yani her anı iyi değerlendirmek gerektiğini öğrendim. Etrafımda karakterli insanlar olmasının, gamsız olma hakkı vermediğini; kardeşin kalitelisine denk geldim diye, hayat bana güzel modunda olmamak gerektiğini öğrendim.
İsmail'den; "adam" kelimesinin sözlük anlamını, "İso" olarak değiştirmemiz gerektiğini öğrendim. Acının insanı ne kadar olgunlaştırdığını, yenilmemenin ne demek olduğunu öğrendim. Dost için, hiç düşünmeden fedakarlık yapılabileceğini, her türlü işe -içine sinmese de- girilebileceğini öğrendim. Bir insanı olduğu gibi kabul ederek de değiştirebildiğini, iyiliğin her zaman işe yaradığını, mahalle delikanlısı olmanın ne kadar da önemli olduğunu öğrendim. Bazı adamların, gerçekten de ne kadar da güzel sevebildiğini öğrendim. Ve güzel seven bir adamın, asla gururunu incitmemek gerektiğini, bazen tüm acının bir damla yaşta birikebileceğini öğrendim.