Kiralık Aşk: 47. bölüm fragmanına ilk bakış

Kiralık Aşk: 47. bölüm fragmanına ilk bakış
- Defne, Ömer’in doğum günü olduğunu öğrenince pek bir heyecanlanıyor. Ertesi sabah evine gittiğinde kahvaltıyı hazırlarken salak salak gülüyor. Ömer ona ne için güldüğünü sorduğunda ise, şu cevabı veriyor:
 
“Siz dışarıdan bakınca böyle normal biri gibi görünmüyorsunuz. Ay yine lafa abuk bir yerden başladım. Sanki hiç bebek olmamışsınız, okula gitmemişsiniz, sanki her şeyi doğuştan biliyormuşsunuz gibi. Sonra doğum günü deyince Ömer bey de bebekti altına yaptı, salyaları falan aktı, emekledi. Düşününce işte sevimli geldiniz, tombiş tombiş yanaklarınız.”
 
İlk o zaman Defne’nin Ömer’i ne kadar yukarıda ve mükemmel gördüğünü anlamıştık. Şimdi ise Defne hala düşünceler içerisinde. Serdar’ın dediği gibi kendisini ona layık görmüyor. Belki de bu bölüm bu kaf dağından inip eşitlenme görürürüz. Mahallede atölyede çalışan Ömer’in de aslında normal biri olduğunu. Sonuçta Ömer mahalle hayatına çok da yabancı değil. Ailesini kaybettikten sonra uzun bir sure usta ile çalıştı. Çırak oldu. Sadece o tarafını göstermemeyi tercih etmiş, yoksa snob görünmesi o şekilde olduğu anlamına gelmiyor. O görünüm bir nevi İtalya’dan döndüğünde kendisine yarattığı kalkan. Galiba o kalkan mahallede kalktığından ve asıl Ömer ortaya çıktığından hepimiz Ömer’i mahallede görünce çığlıklar atmaya başlıyoruz.
 
- Bu olaydan sonra Defne, Ömer’e hediye almak istiyor ve Şükrü abiye bu konuyu danışıyor:
 
DEFNE: “Yarın Ömer beyin doğum günüymüş acaba hediye alsam mı?”
ŞÜKRÜ ABİ: “İçinden geldiyse al tabi.”
DEFNE: “Ömer beyin beğendiği hediyeyi almak için evini falan satman lazım, semt bizim de ev kira.”
ŞÜKRÜ ABİ: “Öyle düşünme. Benim 2 numara okulda tişört boyama yapmış üstüne de  ‘Ömer abime’ yazmış onu hediye etti. Ne kadar hoşuna gitti anlatamam. Öyle pahalı hediyelere prim verecek adam değil, onun için hediye alınmaz düşünülür.”
 
Neymiş Ömer İplikçi için hediye alınmaz düşünülürmüş, bakalım kendisi bu hafta hediye konusunda nasıl bir düşünce içerisine girecek tatlı Defo’su için.
 
- Necmi herkesten önce Ömer’in doğum gününü kutlamak adına bir önceki akşam Ömer’in evine gidiyor. Ve Neriman ile ilişkilerine dair muhteşem bir konuşma yapıyor:
 
NECMİ: “Evlilik bu illa bir şeyler olacak. Sen bir halt edersin o kızar ama gidemez, sonra o bir halt eder sen kızarsın ama gidemezsin. Kalırsın.
ÖMER: “Bile bile kalırsın diyorsun”
NECMİ: “Evet kalırsın çünkü onun dışında kimin yanına gidersen git kendini rahat hissetmezsin. Yanlız hissedersin. Bir süre sonra suç ortağı olursun, kader ortağı olursun, kopamazsın yani.
ÖMER: “Kopamazsın...”
NECMİ: “Ya... Bugüne kadar ‘allah kahretsin keşke hiç evlenmeseydim’ dediğim çok an oldu. Ama işte Neriman yengen aksidir, maksidir, eseriklidir ama o benim dalgakıranımdır, pusulamdır. Ben onsuz kaybolurum. Darısı senin başına.”
 
Ailesini kaybettiğinde Ömer dalgalara karşı kurban rolünü oynayarak tek başına savaşmayı tercih etmişti. Çelimsiz haline rağmen… Öyle savruldu durdu, ta ki Defne’yi bulana kadar. Defne onun dalgakıranı oldu, dalgalara karşı yönünü bulmasını sağlayan oldu. Ve Ömer tüm bildiklerini yok edecek ortada bir sıl olmasına rağmen gidemedi, kaldı. Kalarak da bu oyunda bence Defne’nin suç ortağı oldu. Kader ortağı oldukları gibi… “Defne işte” diyerek onu her şeyiyle kabul etti. Bundan dolayı işte Ömer oyun gerçeğinde Defne’yi suçlamaz diyorum ya…
 
- Doğum günü sabahı gelip çatıyor. Koşudan dönen Ömer ilk kez Defne’nin ona hediye ettiği çiçeği sulamaya karar veriyor. O anda bunu gören Defne içeriden fırlıyor:
 
"Siz çiçeği sulamıyorsunuz, resmen zavallının canına kastettiniz. Öyle haşırt diye dökülmez. Yavaş yavaş ince ince dökeceksiniz canını acıtmadan. Haşırt diye dökerseniz afallar. Zaten yeri değişti korkutmamak gerekir."
 
Aslında bu cümleler Defne’yi kullanma kılavuzu niteliğindeydi. Daha o zaman Defne kendisinin nasıl sevilmesi gerektiğini söylemişti. Şimdi de Defne’ye haşırt diye sevgi bombardımanı geliyor, o ise yeri değiştiği için korkuyor.



- Çiçeği suladıktan sonra içeri giriyorlar ve Defne üstüne mum diktiği küçük keki Ömer’e uzatıyor:
"Olmazsa olmazlar vardır. Ömer İplikçi’nin bile gerçekleşmesini istediği bir dileği vardır."
 
Ama tabi Ömer mumu üflemek yerine sinirli bir cevap veriyor: “Neden bunu yapıyorsun? Ben hiç anlamıyorum. Diğer taraftan bambaşka bir durum. Neden hakikaten niye yapıyorsun"
 
Ah Ömer’cim sen hiç Defne’yi anlayamadın ki... O senin için çabalayıp dururken sen anlamsız bir şekilde Sinan’ı kıskandın. Oysa aralarında bir şey yoktu ki. Sadece Sinan daha samimi olduğundan dost oldular. Ama işte sen gözünde aralarında bir şey var sanıp kızın burnundan getirdin o anı. Neyse sonra üfledin mumları acaba ne dilemiştin? Dileklerin gerçek oldu mu? Sonuçta sen de insansın, gerçekleşmesini istediğin bir dilek vardır. Umarım bu Defne ile mutlu olmaktır!
 
- Sıra bölümün en anlamlı anına. Defne, Gurur ve Önyargı’nın ilk basımı için kitabı almaya gidiyor. O anda Sabo’nun kitabı anlattığı cümlenin hala fil gibi önümüzde olduğunu fark ettim:
 
“Gururları ve önyargıları yüzünden kendilerini aşka bırakmayan iki kişinin hikayesi"
“Bir araya gelmeleri için tek bir engel var o da KENDİLERİ!”
 
Şu anda bile bu halde değiller mi? Oyunu falan boş verdim, oyun çok önemli gibi görünüyor ama aslında hala engel kendileri. O gün terasta ikisi de özür dilemek isterken gururları öne çıktı ve tartışmaya başladılar. Eğer ben Defo’yu doğru tanıdıysam ortada bir oyun olayı olmasaydı da, Ömer’in evi almasını gururuna yediremezdi. Aynen özür dilemeye hazır Ömer’in bir anda Defne’nin mektupları karıştırmasına tepki vermesi gibi. Onların önce kendilerini engel olarak aşmaları lazım. Ömer kısmında bence biraz aşıldı, Defne bunu kendi hareketleriyle başardı. Her daim Ömer’in yanında olarak sinyorun defolarını törpüledi. Şimdi Ömer’in de hareketleriyle aynısını yapma zamanı. Bir tercih yaptığını Sinan ve ustasına söylediği gibi Defne’ye de söylemeli. Sırra rağmen yanında kalmak istediğini. Ayrıca Serdar’a da söylediği aileye kurmaya dair o güzel özlü sözleri de Defne’ye iletebilir.

 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER