Her zaman Defne’nin yanında biri olarak bu bölüm ilk kez
bu kadar derinden onun acısını kendi acım gibi hissettim. Sude’nin karşısında “Hayatta
zevk aldığın şeyler böyle şeyler olmasın. Seni affettiğim güne inanamıyorum. Ne
fenasın” diyerek isyan edişi, Neriman’a “Ömer’in mutluluğu için mi
çalışıyorsunuz, yoksa ondan nefret mi ediyorsunuz anlamadım.” sözlerini sarf
etmesi ama en çok Nihan’a “Ben Ömer’siz yaşayamam. Bunun bir yolu yöntemi
olmalı, valla ben yaşayamam Ömer’siz.” demesi içimi cız ettirdi, gözümden
yaşlar aktardı. İşte o an dedim ki köprünün altında çok sular geçmiş. Biz tüm
bu ayrılık sürecini boşa yaşamamışız. Artık ne olursa olsun gitmek istemeyen ve
gidemeyen bir Defne var kendi mucizesini bekleyen... Ve o mucize hiç
beklemediği anda gerçek oldu.
Bir türlü dikiş tutmayan Esra’nın elbisesini nasıl Gallo
tarafından sağlam bir şekilde dikildiyse, bir türlü çözülemeyen 200 bin lira
sorunu da yine onun tarafından çözüldü. Bisikletinin sepetinde duran Sabahattin
Ali romanındaki gibi Gallo, Defne’ye Neriman’ın sırça köşkünü yıkmasına yardı
etti. Evet, kabul ediyorum Defne’nin ondan para alması çok da doğru değildi.
Özellikle de oyun hikayesini anlatması. Ancak Neriman gibi bir kadına borçlu
olmasındansa, Gallo’ya olmasını tercih ederim. Gallo, Ömer’in kim olduğunu
bilmese bile Defne’nin aşkına inandı. İnanmasa o parayı vermezdi.
Tabii bunu
ileride bir koz olarak kullanır mı sorusu akıllarda yer ediniyor. Eğer Gallo’yu
Defne’ye karşı kötü niyetli bir amaçla kullanılacaksa bu kadar mahallenin hatta
evin içine sokulmazdı diye düşünüyorum. Bu dizide ne olursa olsun kesinlikle
ödün verilmeyen bazı manevi değerler var. Bundan dolayı da Gallo’dan yana
korkum olmadığını itiraf etmeliyim. Bu nedenle kendisinin oynattığı taşlar çok
hoşuma gitti. ‘Ömer haksa ben de hukukum’ diyecek kadar terbiye sınırını aşan Neriman’dan
kurtulduk. #oyunbitti dedik. Ömer’in onu yanında istediği sürece onun yanından
ayrılmamakta kararlı bir Defne gördük. Ayrıca da Tranba’nın Cherie ortaklığı da
bu vesileyle ortaya çıktı. Üstelik bu taşlar daha da oynayacak gibi görünüyor.
Özellikle de Ömer cephesinde...
Köprünün altından
geçen sular
Tranba’ya karşı savaş başlatan Ömer’in aynı zamanda kendi
sınavını da verme zamanı. Tranba’nın ortaklığını duyduğunda yaşadığı şok cidden
dikkat çekiciydi. Ama kendisi ketum olduğundan o anda ağzından çıkan ‘Defne’
sözünün tam olarak neler ifade ettiğini anlamakta zorlandık. Sinan bir an bile
şüphe duymadan “Defne de bilmiyordur” derken Ömer susmayı ve evde her tarafı
yıkarak bizlerin içine şüphe tohumlarını yerleştirmeyi seçti.
O bizi çileden
çıkartırken ise Defne 29. bölümde “Bir gün sana dertsiz, tasasız, saçmalamayan,
dolu dolu seven, yaşayan bir Defne olarak geleceğim. Çok yakın zamanda kapını çalacağım
ve ‘Ömer ben geldim’ diyeceğim. Bir daha da hiç gitmeyeceğim.” sözünü tutmak
için kapısını çaldı. O anda yüzündeki o gülümsemenin bende yarattığı etkiyi
Ömer’in o ruhsuz hali bile engel olamadı. Bütün bölüm onunla birlikte kalbinde
bir öküzle dolaşan ben, en az Defne kadar rahatlamış ve mutluydum. Kendisine
sarılan Defne’ye karşı temkinli duran Ömer’den ise oldukça umutluyum. Onun da
sınavını başarıyla sonuçlandıracağına umuyorum.
Dediğim gibi köprünün altından çok sular geçti. 23.
Bölümden bu yana süre gelen bir ayrılık süreci geçirdik. Ayrılığın artık
gitmeyen bir Defne ve güvenen bir Ömer yaratmak amacıyla gerçekleştirildiğine
inandım ben hep. Yaşanan her olay bu amaca hizmet etmişti. Bu nedenle hafif
temkinli duran Ömer’in bir sonraki bölüm Defne’sini kolları açık
karşılayacağına inanmak istiyorum. Evet, Gallo karşısında hala dinlemeden
yargılayan bir Ömer olabilir. Ama işte o tanımadığı, güvenmediği ve hiçbir şey
hissetmediği iş ortağı Gallo. Defne ise aylardır kapısını çalsın diye beklediği
aşkı. Tranba konusunda aynen Sinan gibi düşünecek ve artık güvenecektir ona.
Baharın getireceği telaşlar ile bizler de 37. Bölümde yeni başlangıçlara yelken
açacağız onun bu güveniyle birlikte... Çünkü aşkta hak ve hukuk yoktur. Sevdiğin
ve sevildiğin sürece mutlu son vardır. Sağlıcakla kalın.
Not: Bu bölüm her daim sakin değildim merak etmeyin.
Nihan’ın hamilelik aşermeleri, Necmi’nin pasifliği, Koray’ın Neriman’ın
Defne’yi sepetleme oyununa dahil olması, Sude’nin dizinin saf kötülerinden biri
haline gelmesi, kendini iyileştirmek için çabalayan Yasemin’in Sude’ye ayak
uydurması ve kız kardeşinin çektiği acıyı bir kere bile fark etmeyen Serdar’ın
rahatlığı beni çileden çıkardı.