Yılın en sevdiğim aylarından biridir Mart... Kış
aylarının o karamsar görüntüsü yavaş yavaş yok olurken; gündüzler uzar, geceler
kısalır. Güneş bulutların arasından kendini göstererek güzel günlerin habercisi
olur. Sadece baharın değil, yeni başlangıçların ayıdır Mart. Kış uykusuna yatan
duygularımız harekete geçer, içimiz kıpır kıpır olur. Kasım ayında doğan bir
kış çocuğu olarak hep bir umutla karşılarım Mart ayını...
Görünüşe göre bu duygulara sahip olan tek kişi ben
değilmişim. Birbirinin cümlelerini tamamlayarak seyircilerin bir kısmını hafif
sinirlerini oynatan Ömer ile Gallo'nun koleksiyon sunumunda benimle aynı telaş
içerisinde olduklarını dile getirdiler. Daha doğrusu cümleye başlayan
Ömer: “Bahar’ın getirdiği sonsuz ihtimaller. Baharın
vaadi, ayak sesleri, telaşı. Yenilenme ve yeniden doğma telaşı.
Ve heyecan.” Tranba'nın başlattığı Ömer'in kışının bitmeye yakın
olduğunun ve güzel günler göreceğimizin mesajıydı bölüm başında verilen bu
sözler. Ömer'in yanında Gallo'nun olması tüm bu sözleri de duymamıza engel
olmuştu. Aslında çok umut doluydu.
Geçen haftaki yazımda "Yaş 35, yolun yarısı eder"
demiştim. Koray'ın doğum günüyle başlayan hikayenin yine bir doğum günüyle sona
ermesi, Sadri ustanın atölyesinin mahalleye taşınması, köşk anahtarının
Neriman'a geçmesi ve bir bebek haberinin gelmesi yepyeni başlangıçların
habercisiydi. Tüm bu kilit olayların aynı bölümde olması heyecanlandırmıştı,
sabredersek her şey yerinden oynayacak diye düşünmüştüm.
Yeniden doğma
telaşı...
Doğum sancılıdır. Zor olur. Ama bizim galiba sabrımızın
son demleri olduğundan artık bu doğum sancılarını çekecek pek de hevesimiz
kalmadı. Yani izleyicilerin bir kısmının. Kendimi bu grubun dışında
tutuyorum. Nedendir bilinmez "Leb demeden leblebiyi anlamayanlara"
dayanamayan ben, söz konusu Kiralık Aşk olduğunda pek sabırlı bir insan haline
geldim. Hatta kendimi bazen sizlere oranla farklı dizi izliyor gibi bile
hissediyorum sosyal medyada dolaşırken. Belki her şeyi aceleyle değil, sırayla
bulmaca gibi çözülmesi hoşuma giden. Aynen çocuğunu doğurmak için dokuz ay
bekleyen anneler gibi ortaya çıkan bir aşkı beklemek ilgimi çekiyor. Ortada az
sahne bile olsa bu aşkı en derinden hissediyorum. Umarım bu hafta da içimi
ısıtan bu aşka karşı umudumu sizlere iletebilirim.
Öncelikle yeniden Kiralık Aşk ailesi olarak kurduğumuz
dostlar sofrasına yeniden hoş geldiniz diyorum! Bu sefer ne ikram istersiniz?
Çay, kahve her türlü ikramım hazır. Hatta Ömer gibi 'özledim' diyerek hafif
rahatlayıp mutlu olanlara da keyif şarabı verebilirim. Ben galiba rahatlayanlar
grubuna giriyorum. Nedense bu bölüm her sahnede hop oturup hop kalkarken içten
içe bir gülümseme ve rahatlama yaşadım. Neden mi diyeceksiniz?
Monotonluk bana sıkıcı gelir. Sürekli yeni olaylar, yeni
heyecanlar olsun isterim. Ama bazen yeni başlangıçların olması için sancılı
ancak bir o kadar hareketli günler yaşanması lazım. Nasıl piyango satın
almazsanız büyük ikramiye size çıkmazsa, bazı taşların da doğru yerdeki
yerlerini almaları için hareket etmeleri gerekir. Kimse o taşları hareket
ettirme cesaretinde bulunmazsa, yerimizden memnun olmasak bile oraya çakılır
kalırız. Bu bölümde yeni başlangıçların müjdesiyle dizideki tüm taşlar hiç
olmadığı kadar yerinden oynadı. Bu nedenle bazen hareket iyidir.
Yazı devam ediyor...