Frigya
kralı Midas’ın kulaklarına dair efsane çok meşhurdur. Kral Midas’a sinirlenen
Tanrı Apollon onu cezalandırmak için kulaklarını eşek kulağına çevirir. O
günden sonra da Midas’ın hayatı zindana döner. Durumu halkın duymaması, alay
konusu olmamak için elinden geleni yapar fakat berberinin öğrenmesini
engelleyemez. Asıl zorluk da berber için başlar zaten. Koskoca kralın böyle
önemli bir sırrını saklamak imkansızdır tabi. O da içinde tutamaz ve gider
dipsiz bir kuyuya bağırır tüm bildiklerini; Midas’ın kulakları eşek kulağııı,
Midas’ın kulağı eşek kulağııı!! Sır, kör bir kuyuya emanet edilmiş de olsa
sular sayesinde sazlara, oradan tarlalara, göllere, denizlere bir güzel
yayılır, tüm halk bunu öğrenir eninde sonunda. Ez cümle sırların gün gelip de
ortaya çıkmak gibi tatsız bir huyu vardır.
Dipsiz kuyulara da söylense günü gelince ifşa olurlar illa ki. Bebeği
gibi kör kuyularda merdivensiz kalan Nihan da çareyi, onu kuyuya itmekte
tereddüt etmeyenlere inat gerçekleri açıklamakta buldu nihayet. Sulara, dağlara
taşlara fırsat vermeden kendisi çözüldü.
Nihan,
ilk sahnede neden ve hangi umutlarla geri döndü o tepeye bilemedim. Sanırım
anın duygusallığı içinde, bölüm sonunda zaten yeniden varacağı noktaya gelmişti
o an için. Bugüne kadar evliliği hususunda ‘ailesi’ tarafından hep feda edilen,
istekleri, beklentileri fazla umursanmamış Nihan, tek bir sözüyle Kemal’in
ellerindeki anahtarı gelip kendisine teslim etmesinden benim kadar
etkilenmiştir diye düşünüyorum. Haddim değil belki ama bugüne kadar Neslihan
Atagül’ün oyunculuğundan hazzetmezdim. Daha doğrusu dizilerinde gördüğüm
kadarıyla beni etkilediğini söyleyemeyeceğim. Ama burada, özellikle de son bölümlerde
beni, Nihan’a, aşkına ve acısına o kadar ikna ediyor ki, ister istemez Kemal’e
cephe alırken buluyorum kendimi. Meyve soyarken “Yazık ama bu kıza!” diye dizi
izleyen teyzeler gibiyim. Evet, biraz taraflıyım bu konuda. Nihan’ın
yalnızlığından mı, kanadı kırık kuş misali duruşundan mıdır bilemeyeceğim ama
bazen gidip bölüm içine girip onu teselli edesim geliyor. Hele o ilk sahnede
“Kemal, Kemal!” diye kendini öyle bir paraladı ki, çaresizce sayıkladığı isim
kulağıma bir başka güzel geldi. Bir Kemal dedi, ağzından bin Kemal döküldü.
Kemal’in
hayal kırıklığını anlıyorum ama karşısında bu kadar çabalayan, üzülen, zaten
yıllardır kalbi bin parçaya bölünmüş halde yaşayan Nihan benim üzülme kotamı
yeterince dolduruyor, Kemal’e fazla yer kaldığını söyleyemeyeceğim. Dizinin
başından beri terk edilmenin acısıyla karşısındakinin de kalbini kırıp döküyor.
Acısını anlıyorum fakat bir şeyler beni Kemal ile empati yapmaktan alıkoyuyor.
Yenildiği zaman fazla sert, fazla defansif davranıyor belki de benim açımdan
sorun budur. “Esaretinden kurtulmak istemiyor.” Nihan için biraz fazla ağır bir
suçlama oldu sanki. Ya kızın prangaları çok kalınsa Kemal Bey? Bir de bu açıdan
düşünün derim. Kızın orada aklı çıktı ya, yüreği ağzına geldi. Kemal’in döktüğü
üç ünite kan kadar Nihan da gözyaşı döktü resmen. Neyse ki vicdanların sesi
Leyla var da içimden geçenleri dillendirebiliyor. “Sağol ama git!” nedir
hakikaten?
Tüm
ötelenmelere rağmen bir kap mercimek çorbasını zırh gibi kuşanıp kendini
Kemal’in kapısına atan Nihan’ı sevmeyip de ne yapayım yani? Hayatında ikinci
defa, hayatındaki ikinci aşkına yapmış çorbayı, hem de elleriyle. Ama Kemal hiç
sevmezmiş! Bakın, bu kız “Zıkkım iç o zaman!” diye çekip gidemiyorsa bunun adı
aşktır. Ciğer götürseydin bari Nihancım, kan yapardı hiç değilse ama Kemal onu
da köpeklere verirdi muhtemelen. Kemal’in bu, halk arasında “odun” diye tabir
ettiğimiz, hallerini Asu’ya yansıttığını görünce de onu bir seviyorum ki
sormayın. Keşke Nihan’ın çorbasına burun kıvırdığı gibi Asu’nun sofrasına da
burun kıvırsaydı tabi. Soğumuştur üstelik onlar porselen tabakta bekleye
bekleye. Yine de Nihan’ın canını acıttıkça kendi canı da acıyan Kemal’in,
Asu’nun yakınlaşma çabalarına, sinsi iyilik hamlelerine çanak tutmayıp kayıtsız
kalması bana büyük keyif veriyor. Dilerim ileride Asu’nun amcasına duyduğu vefa
borcu ve minnet hisleri yüzünden onunla klişe bir yola girmek zorunda kalmaz.
Nihan’ın
hayatı Emir’le evlendiği gün rölantiye girmiş vaziyette. Görüntüde sürüyor tabi
ama ileriye dönük hiçbir adım atılmamış 5 yıl boyunca. Kemal dönmeseydi bu
şekilde de sürüp gidecekti. Belki 30 sene sonra karşılaştıklarında Kemal’in
elinde yaşanmış bir hayat olabilme ihtimali varken Nihan bu ihtimali Emir ile
evlenerek öldürmüş. Bu nedenle de Kemal’in yediği darbeyi hazmedip hayatına yeni
bir yol arkadaşı olarak Asu ile devam etme olasılığı son derece delirtici
elbette. Ayrıca kız haklı yani adam seni sevmiyor abi bu neyin ısrarı? Bu
hırsla giderse Nihan salon kadını çizgisinden kayacak ve Asu’nun o upuzun
saçlarını eline doladığı gibi… Neyse, gerisi Nihan’ın yaratıcılığına kalmış ama
Asu’ya yaptıklarına ve yapacaklarına şimdiden benden onay var, yürü yürü!
Yazı devam ediyor...