Kiralık Aşk: Bu da mı gol değil sayın seyirciler?

Kiralık Aşk: Bu da mı gol değil sayın seyirciler?
Bölüm boyunca kendimi gol yağmuruna tutulmuş gibi hissettim. Bir Defne’den bir Ömer’den... Tabii finalde en güzel golü biz yedik ama olsun atılan ya da atılamayan gollerin hepsi de bu sevdaya dâhil. Sonunda herkes kazanacak…

Bu oyun uzun bir oyun... Her hafta bize hissettirilen duyguları burada paylaşıp anlamaya çalışıyoruz. Evet, eleştirmekten çok anlama çabası. Burada hep beraber beyin fırtınası yapıp Ömer’in dediği gibi kafamızda olayları nereye koyacağımızı düşünüyoruz. Ömer’in "meyve veren ağaç taşlanır" lafını üzerimize alınmıyoruz ama yazıyoruz bir kenara… Biz o ağacı meyve vermediğinde de sevdik Ömercim. Kızmamız da, üzülmemiz de bundandır. Hafta başında ne kadar kızdıysak cuma gününe bir o kadar anlamış olarak geliyoruz ve ne derseniz inanmak için oturuyoruz ekran karşısına yani açık bulmak için değil, tutunmak için hikâyeye. Siz bir verseniz, biz bin alıyoruz, emin olun… Hiç alamayınca da almış gibi davranamıyoruz o da ayrı. :)

Şimdi gelelim bu bölüme… Sersemleten finalden ve o sahneye cuk diye oturan muhteşem şarkıdan sonra bölüm kafamda uçtu gitti açıkçası. Aklımda kalan birkaç şeyden bahsetmek istiyorum, çünkü aslında her bölümde bize alttan alta verilen gelecek bölümlerle ilgili sinyallerden, mesajlardan bu bölümde oldukça vardı.

İlk olarak ne anladık? Ömer Bey’imiz yumuşadığının farkında. İçinde öfkesini yenmiş ve yavaşça istediği kıvama getirecek Defne’yi, aralarındaki bu adı konamaz şeyi. Son iki bölümdür Ömer kırgın ve uzak olmasına rağmen Defne’yi hep yönlendirmeye cesaretlendirmeye çalışmıştı. Bu bölümde de “Bak Defne.“ dedi ve ekledi: “Bak yani gözlemle.” Bunu söylerken bana da bak dediğini bir ben düşünmedim herhalde… :) Yani, Ömer bir yola girdi ve bence çok hayırlı bir yol, hem Defne hem de kendi için… Farkına varması ve ufak da olsa adımlar atması çok iyi bir gelişme. Zaten Ömer gibi kendini dinleyen bir insandan bu farkındalığı bekliyorduk, değil mi? Beklediğimiz adımlar yine Ömer İplikçi tarzında olacak yavaş derinden ama etkili…

Sinan’a dediği gibi “Aşkın değiştirebileceğini yakın zamanda keşfettim delirteceğini, yapmayacağı şeyler yaptıracağını.” Normalde başka biri yapsa müsamaha göstermeyeceği şeyi içinde çözüp bir yere oturtmuş ve yavaş yavaş adımlar atıyor; temkinli, ne istediğini bilen, nereye gideceğini bilen… Biz değil İz dedi; ee ama bize de öyle geldi! Ömer’in oyunu Defne’yi büyütmek, kendi duvarlarını yıkmak ve sonuçta ortaya çok güzel bir aşk çıkarmak üzerine kurulu sanki ben bu bölüm bunu anladım.

Peki, Ömer’in yılbaşı eğlencesinde söyledikleri? Güven çemberinin ardına sığınmış, zemin kaygan olduğu için pistten çekilmiş Ömer mi diyordu bunları? “Hayat aldığımız nefeslerle değil nefesimizi kesen anlarla ölçülü. Diken üstünde yaşayacaksın tabii. Her an uçurumun kenarında kontrol edemeyeceğin kadar hızlı giden bir aracın içinde; korkarak, heyecanlanarak, titreyerek yaşadığını hissederek, soluksuz kalmak yani, iyidir.”  Kendi değişen durumunu daha iyi anlatamazdı herhalde Ömer… Artık anlamaya çalışmayı bırakmış, aşktan gelen her şeyi kabul eden bir adet Ömer İplikçi gördük sanki... Tabii doğası gereği bunları birden hayata geçirmez Ömer. Dediğimiz gibi temkinli, yavaş yavaş, keyfini çıkararak. Burada yine bize bir mesaj olabilir, dikkat! Biz de seyirci olarak belki sabretmeyi ve keyfini çıkararak izlememiz gerektiğini öğreniyoruz.




BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER