Neden O Ses Türkiye izliyorum?

1. ETAP
Jürinin yarışmacı beğenip takımlarını oluşturma safhası olan jürinin “dönme”si ve yarışmacının jüri koçunu seçmesinden oluşan ilk etap, O Ses Türkiye'nin en sevdiğim bölümü. Hem yarışmacının hem jürinin yarışıyor olması, bu dönme ve seçme işlemlerinin kapalı kapılar arkasında değil, gözümüzün önünde gerçekleşmesi çok keyifli. 

Dramlardan beslenen bir izleyici olarak, en çok da hiçbir jüri koltuğunu döndürmediğinde, yarışmacıların hayal kırıklığı ifadelerini seviyorum (nasıl bir psikopatsam artık!). O hayal kırıklığı herkeste mi aynı olur? Hani artık yarışmacı son numarasını da yapmıştır, nağmedir, meyandır patlatmıştır da hâlâ kimse dönmemiştir ya… Önce bir sessizlik olur. Arkasından "seni seçmediler" müziği eşliğinde, tüm jürilerin koltukları otomatikman döner. Hah işte tam da orada, yüzlerde hep o ifade: 
"Ya biriniz bile mi dönmediniz!" 

Bu ilk duygunun arkasından gelen duygularsa yarışmacının karakterine göre farklılık gösteriyor. 

İşte O Ses Türkiye'nin dönülmeyen yarışmacı çeşitlerinden en sevdiklerim: 

Yüksek egolular

Vurur yüze ifadesi, siz iyi sesten hiç mi hiç anlamıyorsunuz bi'tanesi

Performans öncesi röportajda genelde iddialı laflar ederler. Şarkısında tüm maharetlerini sergiler ama cıkkkksss, o koltuklar dönmez! Yüksek egolu yarışmacılar, genellikle "Bunlar da bi'şeyden anlamıyor" burun kıvırma hislerinin yüzlerine yansımasını engelleyemez, bir an önce jürinin karşısından ayrılma derdine düşerler. 

Bu kategorideki dönülmeyen yarışmacılar çoğunlukla çeşitli mekânlarda sahne alanlardan çıkar ve sesleri güzel olmasına rağmen ya fazla nağme yapmış olmaktan ya da kendilerine güvenlerinin hatalarını görememelerine sebep olmuşluğundan jüriyi döndüremezler. Yüksek egolu seçilemeyen yarışmacı, sahneden inişini, orkestraya dönüp "aynı sahnede olmak şerefti, işte gerçek müzisyenler!" hareketini yapıp jüriyle göz göze gelmeden arka tarafta onu bekleyen yakınlarına koşar adım giderek gerçekleştirir. Zaten yakınlarının da ona sarılırken hemen "bırak yaee, biz seni biliyoruz, sen harikasın" türü sözlerini duyarız, büyüyen egonun müsebbibi işte buradadır.

Bahaneciler:

Dönülmeyen yarışmacılar arasında izlemesi en tatlı olanlardan biri de bahanecilerdir. Seçilememelerinin sebebi dış etmenlerdir. Hastadır, yorgundur, heyecanlıdır, ritmi kaçırmıştır, bu şarkıya son anda karar vermiştir, aslında başka tarz şarkıları daha iyi söylüyordur... Bu yarışmacılar genellikle, çevresi tarafından "süper sesin var, ben senin yerinde olsam, hiç durmam O Ses Türkiye'ye katılırım" gazıyla yarışmaya başvurmuş, ya sesi yeterli olmayan, ya heyecanını kontrol edemeyip yanlış notalarda gezinen, ya da yanlış şarkı kurbanı olanlardan çıkar. 

Seçilemediğini görünce “Bahanecilerin” kimisinin gözleri dolu dolu oluverir. İzleyenin jüriye "amaaannn kimlere döndünüz şu garibi de sevindireydiniz" sitemleri etmesine sebep olur. Hele bir de yaşı küçükse ya da büyük ama çocuk saflığına sahipse, eyvah! Benim bazı reklamlara duygulanıp ağlamışlığım var ona mı ağlamayacağım! 

Bahaneciler, sahneden inmeden tüm jürilere kedi yavrusu tatlışlığında bakar, başta Hadise olmak üzere bütün jüri gönül alma cümlesini eder, yarışmacının sahneden inişi genelde jürilerle öpüşüp koklaşma seremonisiyle  son bulur. 

Pişman ettiriciler:

Şarkıyı söyler, jüri dönmez, ışıklar yanar, koltuklar döner, o da ne! Yarışmacı öyle dikkat çekicidir ki çok kulak tırmalayıcı olmadığı sürece her türlü dinlenirliği vardır. Pişman ettiriciler genelde Murat Boz ya da Hadise'nin "yaaaaaa!" nidalarıyla başlayan yakınmalarına sebep verir, hülyalı hülyalı ekrana bakarken buluruz kendimizi...

Gelelim dönülen yarışmacı kategorizasyonuna, bir tıkınızı alırım.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER