Kıyamet sonrası dünya dizilerinden, zombilerin tuhaf sesler çıkarak, sürü halinde insan yemeye çalışmalarından ya da biri alışılmışın dışında biri polis olan ikilinin sıradan dedektif hikayelerinden sıkıldınız mı? Sıkı durun CW kanalının yeni dizisi tam size göre.
Bu zombiye aşık olunur.
iZombie
dizisi yukarıda saydığım hikayelerin harmanlanmış ve yeniden yorumlanmış hali
gibi. DC Comics’in iZombie isimli çizgi romanının uyarlanan dizi,
Veronica Mars’ın yapımcıları tarafından ekrana aktarıldı. Liv sıradan bir
hayatı olan, sıradan bir tıp öğrencisi iken gittiği bir tekne
partisinde nereden geldiği belli olmayan zombilerin saldırısına uğrar. Ancak bu
zombiler The Walking Dead'teki gibi tüm dünyayı saran bir salgının
başlangıcı değildir. Bu saldırıdan tek kurtulan şimdilik Liv'dir. Ancak o da
artık bir zombidir.
Alışık olduğumuz zombilerden farklı olarak insanlığını koruyabilmiştir (The
Vampire Diaries'teki Stefan gibi). Bir nevi evrim geçirmiş Zombi'dir.
Vampirlerin zombi versiyonu gibi düşünün. Sevdiklerine zarar vermemek ve aç
kalmamak için eski hayatını, nişanlısını terk eder ve bir morgta işe başlar. Bu
sayede morga gelen cesetlerin beyinlerini yiyebilmektedir. Ancak bu yeni
yaşamının ve zombi olmanın ona sağladığı bazı özellikleri keşfettikçe yeni
hayatının sandığı kadar basit olamayacağı ile yüzleşir. Yediği her beyin,
cesedin sahibinin anılarını kafasının içinde duymasına sebep olmaktadır.
Bu noktada "ee bu da sıradan dedektif hikayelerinin zombi versiyonu"
diyebilirsiniz. Ancak ilk bölüm bana Forever dizisinden daha eğlenceli
ve izlenilebilir geldi. Forever dizisi (içinde zombi olmasa da) 200
yıldır ölemeyen bir adli tıp uzmanının bir dedektife yardım ettiği hikayeleri
konu alıyor. iZombie'nin nesi farklı derseniz, bence içine eklenmiş
mizah diziyi sıkılmadan izlemenize fırsat veriyor. Bunun sebebi de sanırım
çizgi romandan uyarlama olması.
Bir zombiyi insana benzetmek için kaç kat fondoten lazım olur ki?
Liv karakterini canlandıran Rose McIver'in dizinin başındaki ve dizinin ilerleyen sahnelerindeki değişimi şaşırtıcı olmuş. Bir zombi olmasına rağmen çok çekici olduğunu söylemem lazım. Tüm sahne geçişlerine bayıldım. İçinde olduğu her sahnede sizi izlemeye itiyor. Yaşamaktan sıkılmış birini etkili yansıtmış. Eğlenceli ve cezbedici bir duruşu var. Acı sosla beyin yerken bile gözlerinizi alamıyorsunuz.
Beyinler ve kanlar var ama dizi zombi mahşerine odaklanmıyor. Zombi olayını Liv grip olmuş gibi, günlük bir olaymış gibi anlatıyor. İlk bölüm için merak uyandıran soruları da var: Tekneye zombiler neden saldırdı? İnsanlar zombiye nasıl dönüştü? Live insan olarak yaşamaya çalışan tek zombi mi?
Sanırsın akşam yemeği için sofra kuruluyor.
Liv'in zombi olduğunu öğrenen ama bunu bilimsel bir
vaka olarak görüp heyecanlanan morg doktoru Dr. Ravi Chakrabarti ise Rahul
Kohli canlandırıyor. Liv ile uyumlu bir ikili olmuşlar.
Liv'in cinayetleri çözmesine yardım ettiği dedektifi (Malcolm Goodwin) biraz
garipsediğimi söylemem lazım. Şimdilik ne bir dedektif olarak ne de Liv'in
ortağı olarak ısınamadım.
İlk bölüm biraz aceleci bir bölüm idi. Hikayenin neredeyse tüm karakterleri ile
tanıştık: Liv'in nişanlısı, annesi, kardeşi, patronu, yardım edeceği dedektif
ve insanları zombiye çeviren kişi. Ama birer dakikalık derinlği olmayan
sahnelerle tanıştığımız için çok anlamlı olmadı.
Eğlenceli, haftalık cinayetlerin çözüldüğü, pazar günü The Walking Dead'in
draması sonrası pazartesi sendromunu da atlatmanıza yardımcı olacak bir dizi
olarak bence şans verilebilir.