Yargı: Masum değiliz*
‘İnsanı öldürmek kolay ama kan ruhuna da sıçrar. İnsan öldürenin ruhu kanar.’
 Lev Tolstoy
Benim için izlediğim her bölümün bir teması ve sözü vardır. Daha önceki yazılarımı okuyanlar da bu ayrıntıyı bileceklerdir. O yüzden her hafta, izleyeceğimiz hikâyeden çok bölümün açılış temasını oldukça merak ediyorum. Böylece Raninitv aracılığı ile Sema Ergenekon’a ilk teşekkürümü etmek isterim. Günlük telaşlardan unuttuğumuz, hatırlamaya fırsat vermediğimiz en insani duygularımızı yerle bir ediyor.
 
Bölüm yorumuma geçmeden önce ikinci ve son teşekkürümü de etmek isterim. Bu defa, tüm ekibe içtenliğim ile teşekkürlerimi iletiyorum. Dizinin senaryo ekibinden rejisine, oyuncularından tüm yapım ekibine; her hafta izlememiz için özenle bölüm yetiştirmeye çalışan ve Yargı’ya her kimin emeği geçiyorsa övgüyü ve teşekkürü hak ediyor. Ortalığı bu kadar kasıp kavuran bir yapım çıktıysa tebrikler herkesin olmalıdır. Uzun sayılabilecek süre diyebileceğimiz kadar bir zamanda “freetv” olarak ifade ettiğimiz televizyon işlerini izleyemez olmuştum. Kimse kusura bakmasın. Tam da bu kadar kaliteli yapımların artık gelmeyeceğini düşünürken; bizlere öyle bir işle geldiler ki ayakta alkışlanacak kadar övgüye sahipler. Zaten emeklerinin karşılığını da hem ratinglerin sonucuyla hem de ödüllerle almaya başladılar.
 

Bu yola girdiklerinde bugünleri göreceklerini kim derdi?

Haftalardır saat 18’in gelmesini beklerken kendimizi bir anda 21 sularında buluverdik. Keşke birkaç bölüm daha saat 18’in gelmesini bekleseydik de Ceylin’i biçare görmeseydik. Ceylin nasıl ki olayların şokundan çıkamadıysa biz izleyiciler de tüm bölüm boyunca Ceylin’i bu şekilde görmenin şaşkınlığı içerisindeydik. Yanılmıyorsam en son Yargı’nın üçüncü bölümünde Ceylin bu şekilde çaresiz kalmıştı (başını suyun altından geçirdiği sahne hâlâ zihnimin bir köşesinde duruyor). Yine de o saçma kulaklığını takıp, bir şekilde çevreye tepkisini gösteriyordu. Fakat bu bölüm çok başkaydı. Ceylin’in ruhani durumu Ilgaz’ın çırpınışlarını izlemek beni kahretti.

Ceylin, onuncu bölümde Ilgaz’ı beyaz olarak tanımlamıştı ve onu siyahına bulamaktan korktuğunu dile getirmişti. Halbuki Ilgaz, o kadar Ceylin olmuş ki içindeki beyaza yine Ilgaz ulaştı. Onlar çoktan birbirinin hayatının Yin Yang’ı olmuştu bile. Bundan sonra nasıl ki Ilgaz’ın içinde Ceylin varsa Ceylin’in içinde de Ilgaz barınacaktır.

*Sezen Aksu

Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER