Bilmiyorum
seninle sonumuz ne olacak...
Irmak Sevim
Öncelikle
şunu söylemeliyim ki ben -deyim yerindeyse- "Ağır Abi"
dizilerinden pek hoşlanmazdım. Fazla ve yapay bulur, hikayeye
inanmakta zorlanırdım. Bu yüzdende izlemekten kaçınırdım. Ama
ne zaman ki "Ezel" gibi bir diziyle karşılaştım (onu da
mutlaka bir başka yazıda konuşuruz) fikirlerimin yönü değişti
ve ben bu tarz dizileri büyük bir heyecanla beklemeye başladım.
Bu
yüzden Racon
da sabırsızlıkla beklediğim "Ağır abi" dizileri
kategorimde yer aldı. Hem hikayesi hem de oyuncu kadrosu beni
heyecanlandırmıştı. Tekrar tekrar fragmanını izliyor,
fotoğraflarına bakıyor ve kafamda canlandırıyordum nasıl
olacağını... Büyük bir beklenti içine girdim kısacası.
"Beklentiyi ne kadar az tutarsan o kadar iyi" derler
aslında ama ben bunu hayatımın hiç bir alanında becerebilmiş
değilim ne yazık ki. Nitekim dün akşam da bu sözü hayatıma
adapte edemediğim için (kaçıncı defa bilmiyorum ben de
sayamadım) pişman oldum. Çünkü ben Racon'a,
emeği olan herkesten özür dileyerek, pek ısınamadım. Ve dün
akşam bunun nedenini hiç bir cümleyle ifade edemeyecek kadar kafam
karıştı. Sonra biraz düşündüm; neden benim içime sinmedi?
Sebeplerini bulduktan sonra sizle de paylaşmak istedim.
Dizide
bir kaç sahne hariç beni çeken kısım olmadı mesela. Kenan'ın
vurulması, Sedef'in ölen kardeşinin başındaki çığlıkları,
Tekin ve Yağmur'un hastane bankında yaptığı konuşma (Tekin'in
kolundaki Zeynep'i ifade eden çöp adam dövmesinden şahsen baya
etkilendim ben) ve tabi ki Aslan hikayesi... Tam baygınlık moduna
girmişim, uyudum uyuyacağım, bu sahneler tekrar açtı gözümü
ve sonuna kadar izlemeyi başarabildim. Ama bunun dışındaki
sahnelerde hakikaten sıkıldım. Durağan geldi bana. Çekmedi
içine.
Rollerin
sahiciliği seyircinin hikayeye inanması için çok önemlidir
bence. Hande Doğandemir ve Seçkin Özdemir'i çok beğeniyor olmama
rağmen sanki Güneşi
Beklerken
dizisindeki Zeynep'i ve Günahkar
dizisindeki Ali Yusuf'u izledim. Ama yinede ilk bölümdür zamanla
oturur dedim ve bunu şimdilik gözardı ettim.
Hayatta
hiçbir şeyi karşılaştırmak doğru değil aslında ama, ben
dizinin hikayesinde biraz Poyraz
Karayel
gördüm. "Aaa aynı Poyraz
Karayel'de
olduğu gibi" cümlesini sık sık kurmak beni biraz irite etti
ve sanırım ister istemez bir karşılaştırma yapmış bulundum.
Benzetmelerimi sıralayayım;
-Yağmur'un
babasının işlerini onaylamadığı için çekip gitmesi, adını
soyadını bile değiştirmesi (Poyraz
Karayel'de
Ayşegül de babasından kaçıp uzaklaşmış ve soyadını
değiştirmişti).
-Kenan
Korhan'ın yanlış tercihler yapıp, onay görmediği oğlu Adnan,
Poyraz
Karayel'de
Bahri Umman'ın oğlu Sadreddin gibi bir adam. İkisi de babasının
merhametini taşımayan, yanlış işler yapan karakterler.
-Kenan'ın
evlat edindiği Tekin onun yolundan giden, merhametli bir adam ve
Kenan elinde olsa eminim onu öz oğluya yer değiştirir (Poyraz
Karayel'de
Bahri Umman için şoförlüğünü yapan Poyraz, öz oğlundan çok
daha değerli. Hatta onu "manevi oğul" olarak ilan etti
bile).
-Kenan'ın
kızı Yağmur ile evlat edindiği Tekin arasındaki imkansız aşk
ile (tabi ki anladık!) Poyraz
Karayel'de
Bahri Umman'ın kızı Ayşegül ve şoförü (artık manevi oğlu)
Poyraz'ın arasındaki imkansız aşk'ın benzerliği.
-Bir
de en sondaki olay var tabi. Racon'da
Kenan Korhan'ı vuran Engin, bölümün sonunda Kenan'ın oğlu Adnan
tarafından öldürülüyor (Kenan böyle bir şeyi istemediğini
belirttiği halde). Bu olayı da babasından şimdilik saklıyor.
Fragmanda bu durumu bilen Tekin "her şeyi anlatacağım"
diyor Adnan'a. Fragman sonunda ise Kenan soruyor Adnan'a; "sen
mi vurdun?"
Poyraz
Karayel'de
ise Kulaksız'ın oğlunu babasından (Bahri Baba'dan) habersiz
öldüren Sadreddin, Poyraz'dan ültimatom alıyordu. Bahri Baba
oğluna "sen mi vurdun" sorusunu soruyor "hayır"
cevabını alıyordu (Racon'da
Adnan henüz nasıl bir cevap verdi bilmiyoruz). Ama olaylar aynı
geldi bana.
Uzun
lafın kısası belki Poyraz
Karayel'i
hiç izlememiş olsam beğenirdim Racon'u.
Çünkü aynı tarz dizileri izlemek de beni oldum olası sıkar.
Farklı konuları, farklı hikayeleri izlemeyi severim. Tabi ki iki
hikayenin de temeli birbirinden farklı. Ama inkar edilemez bir
benzerlik de var. Beni itmesinin en kuvvetli nedeni buydu ne yazık
ki...
Ama
dizide emeği olan herkes adına, ve tabii ki Mehmet Aslantuğ, Tomris
İncer, Sarp Akkaya hayranlığım adına, diziyi birkaç bölüm
daha izleyip şans verme taraftarıyım! Beni yanıltması ve ekran
savaşlarından galip çıkması dileğiyle...