Bizim Hikaye: Azıcık ılık ama temiz bu hikaye!

Azıcık ılık ama temiz bu hikaye..
Ranini

Evet, sosyal medyada aylardır tartışılan Shameless uyarlaması Bizim Hikaye, nihayet Fox Türkiye ekranında başladı. Gün seçimi akıllıca. Zira perşembenin geçen sezon galibi Vatanım Sensin ikinci sezonu Ekim sonunda başlatacaksa (hala net bir tarih açıklanmadı) Bizim Hikaye perşembeye demir atabilir. Dönem işi izlemek istemeyen seyirci için bir alternatif olmayı deneyebilir ya da tamamen stratejik olarak kanal rakipten pay çalmak isteyebilir. Bu nedenlerden dolayı Bizim Hikaye iyi bir tarih ve günde yayına girdi. Açıkçası ilk bölüm izlemesinin ilk bakışında uyarlamanın yerli ya da yersiz oluşu tartışmalarına da değinmek istemiyorum. Zira henüz bu tartışmalar için çok erken. Bizde drama yapılanmasına ve karakter süslemelerine genel olarak ilk bölümlerde başlanmaz. Karşılaştırma yapmak için 3-4 bölüm beklemek lazım. Bu arada hem yönetmen, hem de başrol oyuncuları birer resmi ağız olarak uyarlamanın hangi çerçevede yapıldığını çeşitli mecralarda anlattı; merak edenler o röportajları okuyabilir. Bu cepte. Ömründe hiç Shameless izlememiş seyirci için zaten bu tartışmaların da bir önemi yok. Konu kilit.

Hemen söylemeliyim ki oyuncu kadrosunu saçının telinden, tırnağının ucuna kadar beğendim; fevkaladenin fevkinde buldum. Bütün kadroyu tek tek saymayacağım ama gönlünüze bereket! Lakin affına sığınarak söylemeliyim ki gözüme batan, hemen her sahnesinde beni hikayeden dışarı atan tek bir oyuncu oldu; Nesrin Cavadzade. Çok şaşkınım. Çözemediğim bir şekilde her sahnesinde takımdan ayrı koşan 400 metre yarışçısı hissi aldım. İlerleyen bölümlerde karakteri hızla oturtacağından ve ipleri tamamen eline alarak, takım oyuncusu olacağından adım gibi eminim. Zira Cavadzade ödüllü ve pek de sevdiğim bir oyuncudur. 

Reji, işin dünyasını güzel kurmuş. Biraz "Amerikan" koksa da Serdar Gözelekli ayarlı, yoksulluk ve yoksunluk ajitasyonu yapmayan, tatlı bir dünya kurmuş. Oyunculuk performanslarını da sağmış, süzmüş; kimsenin ağzına vurmamış "resim yapıcam ben" diyerek; ekibin dil birliğini sağlamış. Tebrik ederim. Ancak bölüm yer yer akmadı. Reji durdu, sallandı, matematiği dağıldı. Bu tip aksamalar genelde işle kurguda fazla oynandığının işaretidir.. Oynamasak mı? Misal o "agorafobik" düzen meraklısı kadının evindeki tertip hastalığı detayları gözümüze gözümüze sokulurken sakil durdu. Yapmasak mı?

Hikaye de yer yer uzadı. Döndü dolandı, aynı yere bağlandı. İlk bir saatin sonunda sanki üç saattir bölüm izliyormuşum hissine kapıldım. İlk bölüm için oldukça cesur bir akış seçilmişti. "Taam yeter, annadık adam fena alkolik ve eve küfeyle geliyor, daima yerde yatıyor eee?" dediğim oldu. Tabir-i caiz ise biraz ılık bir akış olmuş. Özellikle final (aslına uygun kalma kararı alındıysa demek) zayıftı. Sen yine aslına uygun kal elbette ama, işin aslı 55 dakika, sen bize veriyorsun 155 (abartım evet) dakika. Daha güçlü bir finali olmalıydı ki bizim seyirci gelecek haftayı merak etsin. Ancak hem Hatice Meryem'i hem de Banu Bozkurt Kiremitçi'yi tebrik etmek isterim ki karakterlerin uyarlaması taş gibi olmuştu ve bazı sahneleri izlerken tüylerim diken diken oldu. Ellerinize sağlık!

Hazal Kaya ve Burak Deniz'in uyumundan da bahsetmek isterim. İkisini, yan yana ekranda görmek için adeta sahneleri saydım. Şahane bir enerji oluşturmuşlar. Umarım uzun uzun izlemek nasib olur. Özetle; Bizim Hikaye perşembe gecesinde (şimdilik) Kanatsız Kuşlar, Ateşböceği ve Ver Elini Aşk'ın arasından sıyrılıp listede sağlam bir yer edinebilir mi, göreceğiz. Ancak Bizim Hikaye içine dahil olanları utandırmayacak tertemiz bir iş olmuş. Dahli olan herkese teşekkür ederim. 

Bahtı açık, ekran ömrü uzun olsun!
Böyle işte..
R.


Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER