Bizim Hikaye: Azıcık ılık ama temiz bu hikaye!

Yaptıkları, yapacaklarının teminatı ise Bizim Hikaye’de varım diyorum!
Duygu Tombak

İnsanın hislerini en iyi kendi dilinde ifade ettiği bir gerçek. Hal böyle olunca uyarlamaları da ilk önce bu bakış açısıyla izlemeye başlıyorum. Özellikle ilk altı-yedi bölüm için. Sonrasında su akıyor, yatağını buluyor.

Uzun zamandır haberlerini takip ettiğimiz Shameless uyarlaması Bizim Hikâye sonunda ekranlara geldi. Birçok kişinin “Aman Tanrım! Shameless’ı nasıl uyarlarlar?!” dedikleri efsane(!) diziyi, ikinci sezonunu bitiremeden bıraktım. İyi ki de bırakmışım. Denetim mekanizmalarını bir kenara bırakırsak, benim kültürüme daha benzeyen, duygularıma, izleme alışkanlarıma daha uygun olanını yapmışlar. Bizden, bizim olan bir hikâye! Kaldı ki bazı birebir tercüme hissi yaratıp, devamında alakasız yerlere evrilen uyarlamalarda izledik, izliyoruz, izleyeceğiz. Bu sebeple senaryo ve reji ekibi için kocaman bir paragraf açmak isterim.

Her şeyden önce şunu belirtmeliyim ki Banu Kiremitçi Bozkurt’un aynı dili konuştuğumuzu düşündüğüm, komedisi zeki, dramı dozunda çok özel bir kalemi var. Yani kamu spotu yazsa, bir dakika düşünmeden izlerim. İlişki Durumu: Karışık ve Gülümse Yeter’den sonra beni yine şaşırtmadı. Hatice Meryem ile masa başında güzel bir ekip olduklarını hissettim. Ellerine, kollarına sağlık. Yönetmen koltuğundaki Serdar Gözelekli (Gülümse Yeter) ve Fehmi Öztürk’e de (İlişki Durumu: Karışık ve Gülümse Yeter) aşinayız. Ve eğer yaptıkları, yapacaklarının teminatı ise Bizim Hikaye’de varım diyorum.

İlk bölüme genel olarak bir bakarsak…

Her şeyden önce her dakikasını kalbim, ağzımdan çıkacak gibi izlemedim. Tempo bazen düşse de tuhaf bir şekilde, bundan rahatsız olmadım. İki saat reklamsız ekran karşısında olduğumuzu düşünürsek bazen temponun düşmesi iyi bile olmuş, diyebilirim. (Öğrenilmiş çaresizlik.)

Oyuncu kadrosunu baştan sona çok beğendim. Ama bu demek değildir ki bütün karakterler “canımın içi”. Özellikle iki isim için ayrıca cümleler kurmak isterim. Bu isimlerden ilki Hazal Kaya. Hazal Kaya’nın karakteri algılayış biçimi, yorumlayışı, ekrana yansıtması her zaman çok hoşuma gitmiştir. Özellikle bunu kendi duruşuyla yapması… Filiz olarak da beni şaşırtmadı. Burak Deniz ile olan uyumlarını da çok beğendim. Hepimizin aklında tek bir soru var değil mi?: Filiz ve Barış, yayınladığı/yayınlanacağı sezonların efsane ekran çifti olur mu? Bekleyip göreceğiz. Ve ikinci isim Nesrin Cavadzade. Cavadzade’nin Tülay’ı yorumlayış biçimi buysa ilk bölümden zihnimi çok yorduğunu söylemem gerekiyor, üzgünüm. Kumaş sağlam, reji de iyi. Zaman içinde Tülay’ı da keyifle izleriz, diye düşünüyorum.

İki isim dedim ama çocuk oyuncuları da es geçmek istemiyorum. Zeynep Selimoğlu, Alp Akar ve Ömer Sevgi’ye en güzel enerjilerimi göndermek istiyorum. Her zaman yolları açık, tertemiz olsun.

Ayakkabısı yırtık ama dikenleri yolları koşarak geçecek olan Elibol’ların hikayesi için Perşembe akşamları ekran karşısında olacağımın garantisini verebilirim.

Yolları açık, reytingleri bol olsun. Tanrı olanları reyting canavarından korusun. ^^







BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER