Benim vatanım sensin…
Cansu Mimaroğlu
Dönem işlerini izlemeyi çok seviyorum. İyi çekilmiş olduğu zaman,
izleyici kendini bambaşka bir dünyanın, bambaşka bir yaşantının içinde
bulabiliyor. Zaman makinesinin -kahretsin ki- hâlâ daha icat edilemediği günümüzde,
geçmişe gitmenin en güzel yolu sanat. Vatanım
Sensin de dönem dizisi olması sebebiyle gözümde zaten 1-0 önde başlamıştı. Üstelik
ele aldığı dönem de milli mücadele dönemi olunca skoru 2-0 yaptı. Başroldeki
oyuncuları düşününce etti mi size 3-0? Hükmen galibiyet gözüyle bakıyordum,
Perşembe akşamlarımı her yeni çıkan tanıtımda beni daha da heveslendiren ve
heyecanlandıran bu diziye vakfetmeyi hayal ederek geçtim ekran karşısına.
Etkileyici bir savaş sahnesiyle başlayan dizi,
daha sonra Azize (Bergüzar Korel) ve Cevdet’in (Halit Ergenç), dönemin zorlu koşullarına
rağmen, mutlu mesut sürdürdükleri aile hayatıyla devam etti. Bir yanım o
halleri hep sürsün, kimse onları üzmesin isterken, diğer yanım da mutlu aile
hayatı bir an önce dağılsın ve ortalık karışsın diye hevesle bekledi. Öyle ya,
esas olaylar o zaman patlak verecekti; şehirleri işgal edilen aileler canlarını
kurtarmak için kendilerini paralayacak, Cevdet arkadaşının ihanetiyle ölüme
terk edilecek ve ailesinden ayrı düşecekti. Hepsi de oldu, ama hiçbiri beni aşırı
heyecanlandıramadı. Sahneler mi uzundu, heyecanı ve duygusu mu eksikti
bilemedim… Oysaki tanıtımlar nasıl da dörtnala giden bir at gibi sürüklüyordu
insanı.
Devam ettim; ‘vatanını’ geride bırakmış bir kadının evlatlarını
yetiştirme sancılarını, yeni yurdunda köksüz bağsız tutunma çabalarını görüp duygulanmak
için. Neticede ortada büyük bir dram var. Fakat sanırım benim duygu kanallarım
tıkanmıştı, yine hislenemedim bir türlü. Kendimi Azize’nin yerine koyup onunla
birlikte çocuklarının haline üzülemedim mesela. Ama onun yerine 8-10 yaşına
kadar kardeşi bildiği, sonrasında da birlikte kardeş gibi büyüdüğü kızdan
etkilenen Ali Kemal’e çok şaşırdım. Eminim Azize de öğrenirse çok şaşıracak.
Bir dizide veya filmde yaratılan bir karaktere
yahut bir öyküye “Ne gereği
vardı?” demeyi hiç sevmem, bir yere bağlanması mümkündür, işi bilenler
koyduğuna göre illa ki bir gereği vardır. Ama anlatılan dönem zaten çok sancılı
bir dönem, kimin kahraman kimin hain olduğu belli değil. Üstelik elimizde
vatanperver bir asker iken, yıllar sonra bir Yunan subayı olarak dönen Cevdet
ve onun yaratacağı çatışmalar var. Öz anne babasını bilmeyen ve ileride bir
şekilde bulması muhtemel olan, yani kendi başına da bir hikayesi bulunan, Ali
Kemal karakteri için bir ‘imkansız aşk’ yaratılacaksa bu illa da kardeş gibi büyüdüğü
Yıldız mı olmalıydı? ‘Evlatlık’ durumunu zaten hoş karşılamayan bir toplumuz,
bu konudaki terbiyesizce sözleri hatırlamak bile istemiyorum. Bir de üstüne
zaten bol malzemeli bir dönemde, konu eksikliği çekiliyormuş gibi yaratılan bu
aşkı hiç onaylayamadım. Bu kısım beni öylesine rahatsız etti ki, devamına çok
odaklanamadım açıkçası.
Ama hakkını yemeyeyim son sahneler, bölümün başına oranla daha heyecanlıydı ve Ali
Kemal’in aşkına rağmen beni yeniden dizinin içine çekebildi. Bir
türlü gelmek bilmeyen Yunan ordusunun öldürdüğü heyecanımı Hasan Tahsin’in
attığı ilk kurşun yeniden diriltti. İşte o an duygulandım ve gözümden yaşlar süzüldü.
Bunda Hilal karakterini canlandıran Miray Daner’in de etkisi büyük. Medcezir’de zaten fırsat verildiği
sahnelerde yeteneğini belli etmişti, burada da yine aynı performansı sergileyeceğinden eminim.
Aynı şekilde evladını kurtarmak için feryat figan koşturan Azize de beni çok
etkiledi. Bergüzar Korel gerçekten bir Azize olmuştu. Halit Ergenç’i çok fazla
görememiş olsak da, onun yeteneğinden sual olunmaz zaten, bir şey söylemek
haddim değil. Canlandırdığı hain Binbaşı Tevfik karakterinin tüm ikircikli
yanlarını yeteneğiyle ortaya koyan Onur Saylak da takdire değer bir performans
sergiledi bence.
Büyük heveslerle beklediğim bu dizinin
başlangıcı beni biraz hayal kırıklığına uğratmış olsa da ben Perşembe
akşamlarında vatanım, Kanal D olsun istiyorum. Milli mücadele dönemini fon olarak kullanmak yerine hakkıyla
anlatmayı başarabilirlerse (Ki niye başaramasınlar?) vatandaşlık bile talep
ederim. Yolu açık olsun…