"İçerde" hayat var!

Hepimiz İçerde'yiz!
Berre Nur Bir
 
Dizi, filmden uyarlama olduğu için en büyük çekincem film formatından dizi formatına geçişti. Ama gördüğüm kadarıyla boşuna dertlenmişim. Evet, hikâye oldukça güzel. Türk halkının sevdiği tarzda... İlk bölüm daha çok aksiyon üzerine kuruluydu. Aşk ne zaman gelir bilemiyorum ama kadın izleyici bu maratona daha fazla dayanamaz onu biliyorum. (Ben dayanamam en azından.)
 
Çağatay Ulusoy'u ilk dizisi Adını Feriha Koydum'dan bu yana takip ediyorum. Hatta o dönemler takip etmek değil düpedüz ağır hayranıydım. Ah, neler neler... Öhöm. Aras Bulut İynemli ve Çağatay Ulusoy ikilisinin bana yansıyan enerjisi evlere şenlik. Bu ikilinin çekişmeleri, çatışmaları hatta çakışmaları bizi koltuklarımıza çakacak diyorum. Ama öte yandan dizinin genel gidişatında anlayamadığım bir sıkıntı var. Dizi aksiyon olduğu kadar da ağır dram. Küçük yaşta kaybolan, kanlı gömleği bulunması üzerine öldüğüne kanaat getirilen bir kardeş ve kendini içten içe yıllarca bu durumdan sorumlu tutmuş ağabey. Katil bir baba, kendini elinde kalan tek evladına adayan bir anne... Ve daha bizi beklediğine inandığım tonla dram dram dram... Sıkıntı şu ki duygulanmam gereken sahnelerin hiçbirinde bir gram duygulanmadım. Ki ben çok kolay ağlayan biriyim. Çoğu zaman eleştirilirim de bu yönümle. Ama bir kez bile gözlerim dolmadı. Evet son sahnede oldukça yükseldik. Ama bu heyecan, adrenalin... Ben daha kalp sızlatan sahnelerdeki duygudan bahsediyorum. İnşallah düzelir. AĞLAMAK İSTİYORUM. ^^
 
Dizide kadın karakterlerin zayıf kaldığını düşünüyorum. Henüz tek bölüm izledik, farkındayım. Ve umarım önümüzdeki bölümler daha güçlü görürüz hanımları. Bir annemiz, bir gazeteci kızımız ve de bir adet avukat kızımız var. Avukat kızımızda Poyraz Karayel'in Sema'sı gibi bir hissiyat oluştu bazı sahnelerde. Ama bu tarz bir tavır Bensu Hanım'a biraz büyük gelir de dedim ardından. Çünkü o gerçekten çok 'cici kız'. Hadi beni yanıltsın inşallah da kedi dedik kaplan çıktı diyelim daha sonrasında. ^^  Gazeteci kızımızın konuşması ve mimikleri beni yordu, doğruya doğru. Bu kadar mimik kullanmaya gerek var mı bilmiyorum. Ama daha sade oynamaktan bir şey kaybedilmez diye düşünüyorum. Sürekli seste yükselmeler, alçalmalar, dudak göz koordinasyonu... Hangisine odaklanalım, bize de acıyın. :) Eylem kime âşık, âşıktı, âşık olacak? Sarp'la sadece çocukluk arkadaşı mıydı? Bu hikâyeyi didiklersek başka bir şeyler çıkar mı? Kafamda deli sorular...

Muhteşem final sahnesine gelelim. Dün akşam beğendiğim tek sahne belki de. Dizinin adı gereği bir tarafın "içerde" olacağını tahmin etmiştim. Zaten orijinali de öyle imiş. Ama iki tarafın da "içerde" oluşu ve bize bunu aktarış şekillerine söylenecek tek kelime var. Muhteşem! Olduğum yerde nefesimi tutmuşum. İkisinin de içerde olduğunu öğrendiğimde gözlerimi pörtletip kalakaldım ekran karşısında. İyiydi. ^^

Demem o ki ben haftaya da izlerim. Henüz kalıcı izleyici değilim ama beni yani izleyiciyi ekrana bağlamak onların elinde. Hikâye güzel, oyuncular da öyle. Hadi bakalım. Herkese kolay gelsiin. :)





BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER