"İçerde" hayat var!

İçerde: Götür beni gittiğin yere         
Çağla Akyürek

Öncelikle günün anlam ve önemine değinmek istiyorum. İyi ki doğdun canım ailem Ranini.tv! Hayatıma güzellikler ve güzel insanlar katan bu pek haşarı mecranın bir üyesi olduğum için çok mutluyum, iyi ki! <3

Gelelim 19 Eylül’ü özel kılan diğer bir neden olan İçerde’ye. Haftalardır gün sayarak beklediğim İçerde pek güzel başlayıp, hayallerimi birer ikişer elimden alarak devam etse de tek kelimeyle muhteşem finaliyle kendini affettirdi ve beni tavlamayı başardı. Hayallerimi elimden aldı çünkü her anlamda ciddi duygu sıkıntısı vardı ve sanırım bu konuda hemfikiriz.

Dizinin tanıtımları döndüğünde “Evet, işte bu kardeşlerin hikâyesi beni yakalar!” demiştim. Ama gelin görün ki “aile hikâyesine” ilişkin Mert karakteri devreye girene kadar boş boş ekrana baktım. Yalnızca Umut’un kaçırılma sahnesinde etkilendim, hepsi o kadar. Belki fazla Yeşilçamvari gelecek ama Mert’in annesi ile ilk karşılaşmasında bir etkileşim bekledim, sıfır duyguyla geçildi sahne, hayretle ekrana bakakaldım. Evet, Mert’in hikâyeye dâhil olmasıyla bölüm hareketlendi ama ilk bir saat ekranın karşısında sadece Çağatay Ulusoy’un “kaşına gözüne” (Bu tabir kendileri için “burnuna çenesine” olarak değişebilir fikrimce. <3) durduğumu da itiraf etmeliyim. Hem Çağatay Ulusoy hem Aras Bulut İynemli cidden iyi performans sergilediler, asla beklentinin altında kalmadılar. Zaten dizinin ağır topları Çetin Tekindor ve Mustafa Uğurlu için söz söylemek haddime değil, izlemek benim için büyük bir onurdur.

Ama maalesef “ama”larım var ve gerçekten çok üzgünüm, nasıl kibar ifade edebilirim bilmiyorum ama Damla Colbay ve (Şimdilik.) Bensu Soral diziye dair umutlarımı yıkan taraftalar oldular. Bensu Soral ilerleyen bölümlerde kendini sevdirecek hissiyatı alıyorum ama Damla Colbay için maalesef olumlu bir hissim yok.

Bölümün başından etkilenerek -fazla saf bir izleyici- “Çocuklar ailelerinin kaderini mi yaşar?”, “Toplum neden buna zorlar?” tarzı kamu spotu içerikli düşüncelere dalmış, “İlk bölüm golü nerede?” derken gerçekten vurucu olan finalle kedime geldim. Dürüstçe belirtmek isterim ki bu final olmasa diziye ilerleyen bölümlerde göz ucuyla bakar sonra da eyvallah der başka kanallara giderdim. Bölümün finaliyle birlikte hikâyenin bundan sonraki gidişatına varım. Hikâyeyi damarlarımda, kanımda hissetmek şartıyla götürsün beni gittiği yere! Bundan sonraki bölümlerde geçmişe dair sahnelerde ağlamaktan çatlamak, Sarp ile Mert’in, Celal ile Yusuf’un çatışmasını dört gözle beklemek istiyorum. Aşk içinse bence biraz vakte ihtiyaç var. Umarım hayal ettiğimi bulurum, buluruz.

İçerde’
nin yolu açık olsun, tüm ekibin emeklerine sağlık…

Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER