Game of Silence: Ben hiç unutmadım, unutamam...

Peki, Amerikan sosunun içine girmiş olmasının uyarlamaya nasıl etkisi olmuş?

4) Öncelikle yazmasam çatlarım, (15+, uyarmadın demek yok) şöyle bir şeyi biz ancak rüyamızda görürüz herhalde. O da belki. Üstelik nihayetinde bu dizi de Amerika’nın ulusal kanallarından birinde yayınlanıyor.

5) Ahmet Kaya faktörünü bir kenara koyalım, o başka bir şeydi de Amerikalılar'da bize göre eksik kalan bir şey varsa o da hapishane atmosferi olmuş. Bizdeki daha karanlık ve gerçekçiydi açıkçası. Yoksa nihayetinde burada da kemerli gardiyan dayakları, kafes dövüşü ve kaçırmadıysam şimdilik sadece imalarla geçen tecavüz olayı gibi şeyler mevcut. Ama bizimkini izlemiş biri olarak ‘hafif’ kaldığını söylesem abartmış olmam.



6) Amerikan sosu senaryonun bizzat kendisinde de elbet etkisini göstermeden edememiş.

Mesela bizdeki Sait karakteri geçmişte gardiyan, günümüzde hapishane müdürüydü. Burada Roy geçmişte hapishane müdürü, şimdilerde vali yardımcısı. Bu nedenle de hikayeye manyak olanından bir gardiyan ekleyip peşi sıra da hoşuma giden bir şaşırtmaca çıkardılar.

25 senedir birbirini ‘güya’ görmeyen Jessie ve Jackson çamurlu bir gecede yan yanayken geçmiş zamandaki o gardiyan, Jackson tarafından öldürülmüş. Üstelik bunu bilen biri de Jackson’ı (muhtemelen) bununla tehdit etti. Klişe bir hamle gibi duruyor olabilir ama dizinin son iki dakikasında ortaya çıkınca izlediğimiz bölümün üstüne çok güzel oturuyor; o nedenle haklarını vereyim.

Ayrıca karşımıza bir de çocukların hayatını karartan ‘asıl’ gün olan ve aslında kurgu olduğunu öğrendiğimiz hapishane isyanı çıktı. Mahallenin büyüttüğü Ahu = Annesi alkolik Jessie; Zeki’nin karşılığı rahmetli Boots’un da hamile bir eşinin olması cabası. Amerikalılar dramayı seviyor, ne yaparsın işte…


Yazı devam ediyor...

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER